ÇEŞMECİ DEDEM 2

 Mangozdaki ilk hikayem "Çeşmeci Dedem 1"i okuyanlar  dedem Ramazan Gencel'i merak etmişler.Ben de boş durmadım araştırdım sizler için.Hüseyin Akbaş abimizin  de destek ve tavsiyeleriyle hazine denilebilecek bilgilere ulaştım.Çeşmeci Dedem 1 i okumayanlar bunu anlayamayabilirler.Sitem değil tavsiyemdir önce onu okusunlar ki bu hayır sever dedemizi daha iyi tanısınlar.
   Gölhisar'ın diliyle Havıslaan Hacı Irmızan dayıyı yani Hacı Ramazan Gencel'i başliyen o zaman anlatmee..
    Akalım o ak sakallı,çalışmaktan bükülmüş beliyle  örnek insan denilcek  hayatına...
Siz  gece başınızı yastığa goydunuzda,dağdaki kavurucu ıscakta,guru otlaan çıtırdısıyla usulca ilerleyen ağzı dili susuz galmış kaplumbağayı hiiç düşündünüz mü? O,ne yüce gönüllülüktür ki düsünürdü hep.Susuz kalmış kaplumbağayı da,gurdu guşu da..Hatta yolcuyu da..
Onun günü erken başlardı.Yanık sesiyle okuduğu sabah ezaniyla çağırırdı herkesi namaza."Yaradanın huzuruna çıkılacak,dikkat edin haaa" der gibi.Yardım ederdi uyuyan nefislere.Uyanamayan nefislere kılıç kalkanla mücadele veren insanlara yardım edercesine okurdu EZANI .Biliyordu çünkü namazın mü'minin mirâcı.Sevemezdi bir türlü namaz kılmayanı.Bir de SELA  vermesi yok mu? Huzur verirdi insanlara,yaptığı çeşmeler gibi olurdu gözpınarları dinleyenlerin.Hayatın sırrı secdeye gelin der gibi.Benimkini de boyle okuyun der gibi torunlarina da her haliyle örnek oldu.
Ufuktan güneş doğmadan  başlardı dünya telaşı.Eşeğinin semerine ihtiyacından fazla su koyardı hep büyük su bidonlarıyla.Yaradılanı hoş gör yaradandan ötürü fikriyle yaptı her işini her çeşmeyi.Evlatlarına ve torunlarına tam bir örnek hayat yaşadı.
  Televizyon radyo hiç olmadı hayatında diye hatırlıyorum.Almanyadaki torunlarına mektup yazdırırdı bizlere.Bildiği teknoloji sadece buydu.Onun derdi ahiretine azık hazırlamaktı.Huzur verirdi kerpiç kokulu evi,şimdiki betonlara inat.Ne zaman girsem evine dirmil kiliminden seccadesi olurdu ocaklıklı odanın bir köşesinde.O seccade onun sirattan geçişiydi belliki.Yine de o seccadenin üzerinde son nefesini vermesi de düsündürücüdür.
O vuslata erdiğinde onu yaşatacak eserleri vardı.O dünyasını değil ahiretini rızkını dert edindi.İki büklüm bedeniyle  hiç yorulmadı.Allah aşkıyla yaşadı hep.Peygamber mesleği marangozluk yaptı Hz.Zekeriyya gibi Hz.Nuh gibi.
Öyleki çevre köylerin değirmenleri,Acipayam çakır köprüsü ve niceleri onun eseridir.Asırlık Hacı Musa camisinin ahşap dolapları da onun elinden çıkmadır.Halâ  sağlam oluşu da işçiliğinin kanıtıdır elbette.İsrafı sevmez kanâtkâr bir insandı.Evinde konaklayan yolcular ayrı bir hikaye tabiki.Gönül ehli insan evinin kapısinı hep açık tutardı.Bahçesindeki büyük ceviz ağaçlarının altında pekmez güreliği(pekmez yapma ve kaynatma yeri) vardı ve isteyen herkes kullanabilirdi.Süt makinasında süt çevirmek isteyen mahallenin kadınları da  yine bu evde toplanır hem sohbet eder hem süt makinası da sütleri den yağ çıkarırlardı.Eline sitilini(kücük bakır kova) alan sabah burada alırdı soluğu.Evinden nasiplenmeyen yoktur.
Cebinden naneli şekeri eksik olmazdı.Nerde çocuk görse eline şeker verir sevindirirdi.Sevgi ve şifa verirdi sîmasıyla insana.Hele o sünnet sakalı yok mu? Tarar dururdu.Ecel gelince güzel görünmek miydi ki derdi kim bilir?
   Babama EKG sonuclarını gösterdiğini hatırlarım hep.Dayanamadı artık yüreği.Yatsı namazı vakti akşam yemeğin den sonra gitti rabbine.Kalp krizi dediler sebebini.
Rabbim rahmetiyle muamele etsin inşaallah.
  Bu hikayeyi yazarken bana yardımcı olan Zeliha Gencel Köse ablamada burdan teşekkürlerimi sunarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar