Kayıtlar

Şubat, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
 Mavi Bisiklet Röntgen odasına sedyede boylu boyunca yatan on üç yaşlarda bir çocuk girdi. Ailesine sorunca nesi var diye , bisikletle arabanın altına girmiş dediler hıçkıra hıçkıra ağlayarak .Çocuk yarı baygın yarı uyanıktı . Bazen sayıklıyordu kendi kendine. Film çektiğim her bölgede kırık çıkyordu. Belkide iç kanamada vardı. O gün nöbet yorgunluğuyla eve varınca oğlum karşıladı kapıda beni . "Baba , bana bisiklet al , 21 vitesli olacak yokuş aşağı sallandım mı pedal boşa dönmeyecek , rengide mavi ,26 jant olacak " dedi. 7 yaşlardaydı o zamanlar . Nöbetteki acı manzarayı düşündükçe nasıl alabilirdim ki o bisikleti oğluma. Almak istedim ama alamadım işte.  "Oğlum daha yaşın küçük .Korkuyorum başına bir şey gelecek diye biraz daha büyü sonra alırız" "Baba! korkunun ecele faydası yok. Bence sende o bisikleti alacak cesaret yok. Sendeki olmayan cesaretle ben o bisikleti alacağım göreceksin." "Nasıl olacakmış o iş" "Bilmiyorum ama tek bildiğim
 ÖLMEYE Mİ GELDİN FARUĞUM? Ankara Samanpazarında öğrencilik yıllarımdı.Kaldığım öğrenci yurdunun yakınında bir cami vardı.Öğrenciler fırsat buldukça bu camiye gidiyorlardı .27 kat cemaat sevabını almanın peşindelerdi.Caminin ismi Arslanhane camiidi . Tarih kokan bir camiydi. Benim okul da Gölbaşındaydı .İki vasıta değiştiriyordum okula gitmek için. Büyükşehirde olunca malum trafik de oluyordu. Yoruluyordum haliyle. Bir kaç vakit bende arkadaşlarla camiye gidiyordum . İmamı da derviş simalı birine benziyordu.Tanıştık ,muhabbet ettik .Sonra ben aksatmaya başladım camiyi. İmam, arkadaşlara sorar dururmuş Faruğum nerde diye.  Sınavlar bitince, okulun da tatil olduğu bir gün hadi camiye gideyim dedim kendi kendime bir vakit . Cami kapısından içeri girince sadece ben vardım hocadan başka. Hoca mihrapta sırtı mihraba dönük oturuyordu. En son camiye geldiğimde de orada bırakmıştım kendisini. Cemaat gelirse iki çift kelam edecek anlaşılan.Selam verip oturdum tam karşısına. Gözleri tam bana kili
 AŞKIN SESİ Afyon'nun Dinar ilçesinin bir kasabası var . İsmi Haydarlı. 1500 nüfuslu bir yer.Türkiye'de tektir özellik bakımından. Çünkü kasabada Devlet hastanesi vardı.Orada çalışmışlığım vardı bir zamanlar.Kasabada oturdum beş yıl kadar.Örfü adeti bizim Gölhisar'ınkinden çok farklıydı.Önüme bir tarhana çorbası koydular.Ne tadı bizimkine benziyor ne rengi , ne de kıvamı.Alışmışız işte damak tadı. Onların çorbası onlara leziz,bizim çorba bana leziz. Kasabada daha ilk aylarımdı. Beni bir düğüne davet ettiler. Süslenip püslenip giyinip gittim.Çadırın altında masalar kurulmuş,dört tekerlekli traktör römorkunun üstünde de orguyla sazıyla sözüyle bir de çalgıcı vardı.Yalnız bir şeye kafam takıldı.Düğünde ne davul var ne zurna. Bizim ordaki gibi davullu zurnalı beni karşılayacaklar,bahşişimi verip bir masaya oturacağım zannederken gittim boş bulduğum bir masaya oturdum. Daha kimseyi tanımıyorum kimse de beni tanımıyor.Öylece aval aval etrafa bakınırken bizim ev sahibini gördüm.Dü
 ALLAH IN EVİ Kenan İmirzalıoğlunun Deli yürek dizisinin yayınlandığı yıllarda Urfa da çalışıyordum. İki bekar bir evde kalıyorduk. Kaldığım arkadaş elinden risalesini hiç eksik etmez, sürekli boş kaldığında okurdu. Ama Deli yürek dizisinin yayınladığı gün bütün işleri erteler, ekrana kilitlenirdik. Hatta bütün Urfa da o dizi saatinde sokakta hiç kimseyi bulamassın. Dizi Mardin de çekilince ve konu mafya olunca ister istemez doğulu adamın dikkatini çekiyordu. Sokağa çıkma yasağı ilan etsen yine bu kadar olmaz. Yine bir akşam diziyi izlerken bizim Deli yürek Mardin sokaklarında adam kovalıyor, o tarih kokan binaların arasında dar sokaklarda silah sıkıp duruyordu. Eski medreslerin tavanlarında geziyor, kilise ayininde adam yakalamaya çalışıyordu. Diziyi izlerken ben pürdikkat kesilmiş arkadaşa "Arkadaş bu dizi burnumuzun dibinde çekiliyor. Baksana kiliseler ,medreseler var .Gidip oraları gezsek ya " dedim. "Lan dur bi, filmin içine etme. Dizi bittikten sonra anlat meramını