ÖLMEYE Mİ GELDİN FARUĞUM?


Ankara Samanpazarında öğrencilik yıllarımdı.Kaldığım öğrenci yurdunun yakınında bir cami vardı.Öğrenciler fırsat buldukça bu camiye gidiyorlardı .27 kat cemaat sevabını almanın peşindelerdi.Caminin ismi Arslanhane camiidi . Tarih kokan bir camiydi.


Benim okul da Gölbaşındaydı .İki vasıta değiştiriyordum okula gitmek için. Büyükşehirde olunca malum trafik de oluyordu. Yoruluyordum haliyle. Bir kaç vakit bende arkadaşlarla camiye gidiyordum . İmamı da derviş simalı birine benziyordu.Tanıştık ,muhabbet ettik .Sonra ben aksatmaya başladım camiyi. İmam, arkadaşlara sorar dururmuş Faruğum nerde diye. 


Sınavlar bitince, okulun da tatil olduğu bir gün hadi camiye gideyim dedim kendi kendime bir vakit . Cami kapısından içeri girince sadece ben vardım hocadan başka. Hoca mihrapta sırtı mihraba dönük oturuyordu. En son camiye geldiğimde de orada bırakmıştım kendisini. Cemaat gelirse iki çift kelam edecek anlaşılan.Selam verip oturdum tam karşısına. Gözleri tam bana kilitlendi.Sanki bir ok gönderdi de tam kalbime sapladı , başımı eğdim utancımdan. Ben, neden gelmiyorsun cemaatle namaz kılmaya diye kızacağını düşünürken o olabilidiğince yumuşacık kadife sesiyle;


"Geldin mi Faruğum. Çok bekledim. Hoşgeldin." dedi.


"Hoşbulduk hocam."


Derin bir sessizlik vardı ortamda.Dünyadan uzak huzurun sesi vardı. Sadece hocamın başını eğmiş elindeki tesbih taneciklerinin sesi vardı. Hocam sanki mahçup edalı başını kaldırdı;

"İnsan sevdiğini sürekli anmalı Faruğum" dedi.


"Hocam selamlarınızı arkadaşlardan alıyorum. Okulum uzak , akşam geç geliyorum, yatsıya da tüm yorgunluk çöküyor üzerime kusura bakmayın"


"Kusura bakacak olan ben miyim Faruğum"


Hoca böyle söyleyince tekrar utandım. Yerin dibine girdim adeta .Kim kusura bakacaktı ha . Ah koca kafam ah... Yine uzun bir sessizlik olan ortamı hoca bozdu;


"Dünya kokuyorsun faruğum. Dışarda caminin avlusunda sabahtan akşama kadar oyun oynayan çocuklar neden hiç yorulmuyor faruğum hiç düşündün mü?"


Hocam soruyu sorunca utancımdan cevap bile veremez oldum ."Bilmiyorum " dedim kısık bir sesle.


"Çünkü onların buluğ çağları daha gelmedi.Kalbleri Allah nuruylaparlıyor . Kalbleri daha kararmadı.Dünya derdi yok , rızık derdi yok. Buluğdan sonra dünya dertleriyle dertlenenlerin kalbi kararınca senin gibi çabuk yorulacak."


Hocam öyle bir anlatıyordu ki anlayamıyordum ama dinledikçe dinleyesim geliyordu.Şimdiki hocaların kürsülerdeki vaazına da benzemiyordu anlattıkları. Namaz kıl , dua et , oruç tut diye söylenip duruyorlardı çünkü. O gün anlattıklarını bugün daha yeni yeni kavrıyorum. Hemen cevabını anlayabileceğim bir soru sordum;


"Hocam ben namazımı huşu içinde kılamıyorum . Sureler birbirine giriyor. Kıldığım rekatları karıştırıyorum."


"Buraya neden geldin faruğum.Aramaya mı geldin?. Bulmaya mı?Ölmeyemi geldin ? Olmaya mı? 


"Ben bilmemki?"


"Sen kendini bilmessen sevmeyi nasıl bileceksin.Mutsuz musun yoksa mutluluğa inanmayanlardan mısın?


"Hocam beni affedin ama söylediklerinizden hiç bir şey anlayamıyorum."


"Anlaman için önce nefes vermemiz gerek faruğum.Arınman gerek.Helal lokma yemen gerek .Tövbe gerek.Dünyaya neden geldin Faruğum?"


"Hocam bende bunun için geldim"


"Sen yarını düşünüyorsun faruğum. Git daşarda avluda otur. Tam karşıda musalla taşı var. Üstünde de sen varsın.

Önünde saf tutmuşlar, cenaze namazını kılıyorlar.Senin yarının işte bu. Sen neden yarını düşünüyorsun. Anı düşün faruğum.Yarın ola hayrola."


"Herşeyde her zerrede ölümü mü düşünmeliyiz?"


"Ölüm bitti demek değil faruğum. Ölüm yeniden doğmak. Ölüm senin en güzel öğretmenin.Ölüm her kilidin kapısını açar.Siz ölümden korkmuyorsunuz aslında , ölümden sonra başınıza geleceklerden korkuyorsunuz. Neden? Çünkü bu dünyada ahiret için birşey biriktiremediniz. Emanet edilen bedene yazık ettiniz. Yetimlere bakmadınız. Namazlar kusurlu. Oruçlarda sadece aç kaldınız. Birbirinize güldünüz birbirinizle gülmediniz.Ekranlar açık, kitap hep kapalı kaldı. Annelerinizin babalarınızın hayır dualarını alamadınız.Çocuklara bakamadığınız için kreşlere verdiniz onlarda sizi huzurevlerine verdi. Nerden geldiğinizi,niçin yaratıldığınızı unuttunuz.Helal unutuldu adı kaldı.Mal mülk edindiniz.Paylaşamayınca biribirinize kin tuttunuz.Şimdi öyle bir namaz ikame edelim ki bir daha ki namazı görememek var.Ölmeden önce ölmeye niyetlenin."


Hocam anlattı da anlattı. O anlatırken kendimden geçmişim. Okunan ezanla dirildim. Sağıma baktım cemaat soluma baktım cemaat. Hocam mihrapta ezan duası okuyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar