Kayıtlar

Ağustos, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
İMAMA ALKOL MUAYENESİ İmama alkol muayenesi yapılırsa ne olur ? İmamda insan canım , içebilir , canı istemiştir belki . Herkesin günahı kendine   😀 Ömrü boyunca ağzına bir damla dahi alkol almamış ,babası hafız , hacı emekli imam babamın başına gelen anısı aktarayım buraya ; Gece saat 10:00 civarı ... Yaz ayları... Asfalt sıcaktan erimiş simsiyah ... Antalyadan Gölhisara dönüyoruz .... Altımda o zamanlar doğan slx vardı . Tekerleklerin eriyen asfalta yapıştığını hissediyorum . Ne buz gibi üfüren kliması vardı . Ne yokuşlarda hızlı çıkabiliyordu . Antalyanın sıcağı , arabanında bizimde iliklerimize kadar işlemişti . Antalyadan kepezi aştıktan sonra Düzler çamına ağır ağır vardık. Nemde olunca gömleğim tenime yapış yapış oldu . Yanımdada Ensar Ticaretin sahibi Özerten vardı . Özerten alnından yüzüne doğru yürüyen terleri silerek "şu büfenin yanında arabayı durdurda soğuk içecek alalım , serinleyelim hocam " dedi . Arabanın içinden inince dışarısı Antaly
Resim
CENNET KOKULUM İki kişi ya da iki eş arasına Allah sevgisi girerse yer gök bir araya gelse o muhabbete kin , öfke girmez . O muhabbetullah olur . Muhabbette Allah sevgisi olmazsa şeytanda girer araya . Başlar en şiddeli olan kavgalar , en felaket olaylar . Ben bunu hastalarımdan daha iyi kavrıyorum . Geçen nöbetlerimden birinde ağlaya ağlaya bir eliyle diğer elini tutarak orta yaşlarda bir bayan geldi . Hemde polis eşliğinde .Polisin kucağında da 2 yaşlarda bir kız çocuğu vardı . Ben ilk gördüğümde polisin eşi olduğunu tahmin ettim . Sol elbileği incinmişti anlaşılan filmini çektim . Ben merakla " kaza mı geçirdiniz ? " dedim . İçli içli ağlaması daha da kuvvetlendi " Eşim sabaha kadar eve gelmedi . Sabah eve geldiğinde neredesin sen diye öfkeyle sorunca benim elimi sinirinden sertçe büktü bir de tokat attı " dedi akan gözyaşlarını sağlam eliyle silerek . Sonrada ben polisin eşi değilde koruması ve adli vaka olduğunu anladım . Polisin kucağı
KARDA AÇAN ÇİÇEKLER Sinan Uzun abi benim Sağlık memuru mesai arkadaşım .Benim hikayelerimi okuyunca bana gelip . " Ah Faruk ah gözlerim kıt görüyor .Onun için yazamıyorum .Yazabilsem tarih yazarım " deyince bende " sen anlat ben editörlüğünü yaparım abi " dedim . Biz gülüştük karşılıklı tabi . O anlatınca başından geçenleri buraya yazmak istedim . Onun haberi yok yazdığımdan buraya atınca sürpriz olacak . Kızacağını hiç zannetmiyorum . Sinirini tereyağdan kıl çeker gibi almış Yaradan . Sinan abi başladı şu sıcak havalarda içinizi buz gibi tir tir titretecek hikayesini anlatmaya , ben de ağzım açık açık dinledim ; İlk atamam olan Erzurumun Aşkale ilçesinde 1988 senesinde kış aylarıydı .Sağlık memuru olarak sağlık ocağında görevliydik . Erzurumun dondurucu soğuğunu bilirsiniz . Biz o soğukta dağ köylerine sağlık hizmeti götürüyorduk . Çad ilçesinin dağ köyleri de bizim hizmet alanımıza bağlıydı . Bir gün bir dağ köyüne sağlık taraması ve aşı yapmak için ambu
MÂZİ İnsanoğolu işte..... işsizken iş bulmak ister , işliyken işinden yakınır ,küçükken büyük olmak ister büyükken küçük olmak , yurdışındayken memleketinde olmak ister , memleketteyken yutdışında olmak , bekarken evli olmak ister , evliyken bekar . İnsanoğlu işte..... Sabah işe geç kalmamak için ayarladığım telefon çalardı. Ben , uykunun verdiği ağırlıktan kafamı Annemin beyaz kılıfla geçirdiği sararmış yastıktan kaldıramıyordum . Alarm bitince on dakika sonra kendini erteleyecek bir daha çalacaktı . Akşam yatarken öyle ayarlamıştım çünkü . Aradaki on dakika bana bir dakika gibi gelse de uykunun verdiği hazzı yaşamalıydım . Sabah iş mesaisine onbeş dakika erken varmam gerekiyordu . O onbeş dakikalık zamanda evde üşenip hazırlamadığım kahvaltımı yapmak için . Hayatı basit yaşamak gerekiyordu her sabah . Kahvaltım her zaman yol üzerindeki kazanacağı üniversite için para biriktiren o çocuktan aldığım iki simit , bir dilim üçgen peynirdi . Bir de kahvaltımın olmassa olmazı n
ASİ RUH  Evin otoparkında gelinlik beyazı bir araba var.Ön tamponundaki ızgaraları kobra yılanını andırıyor....Önfarları köpek balığının gözleri gibi keskinmi keskin...Bir öncekine kasasına göre makyajlanmış hali daha da bir alımlı..Ön hatları ve yandan görünümünde kusursuz çizgiler var..Ne güzel yapmış adam...Ama ruhu yok hareket edemiyor...Ya ölü ya da uyuyor... Hareket edebilmesi veya canlanabilmesi için bir ruha ihtiyacı var .Araba bir beden ruhta insan...Yaradanın insana kendi ruhunda üflediği gibi....Arabaya binince insan araba canlanacak ...İnsan binince arabaya kontağı çevirdimi çalışıyor.Tabi arabanın karnı toksa...İnsan agresif kullanırsa arabayı....Sert fren,ani manevralar,aşırı hız,kırmızı ışıkta geçmeler ve trafik kurallarına uymamalar... Bu arabanın bir yaratıcısı var...Bir mühendis...Ön kaputunu açınca hayretler içerisinde kalmak elde değil...Nasılda yapmış... Her şey yerli yerinde ....Kontağı çevirince aynı anda deposundan aldığı benzini pistonlara
Kavaklıdere Bana mutluluğun resmini çizebilirmisin deseler yok derim anlatabilirim sadece dilim dõndüğünce.kalemime kuvvet, dökülsün mürekkep tane tane bir araya gelebilirse tanelerden oluşur heralde bir hikaye. Çesme mahallesinde uluçınar sokağının bitiminden sonra gelen bir deredir Kavaklıdere.Çocukluğumun oralardan anısı çoktur.Mis gibi kekik kokan tepecikleri ,rüzgarda ahenkle dans eden kavaklari ,asırlık yaşayan kablumbağaları . Ağzimda kekremsi hoş tat bırakan meyvesinden yediğimiz iğde ağaçları , büyük kertenkeleleri serengeti ormanlari kadar olmasada belgesel tarzı minikcik bir doğa harikasıydı benim için.Kablumbağaların neyi paylasamiyordu kim bilir tokuşmasını zevkle izlerdik.Kekik toplayıp çökelekle dürüm yapıp yediğim ağzımda bıraktığı tadı antamak tarifsiz .Anlatılmaz yaşanılır denilen bu olsa gerek.Tadi dikenin acısından daha üstūn geliyorduki yiyorduk bõğürtlenlerinden elimiz kan yara bere içinde kalsada.Dağlardaki karın güneşin azameti karsındaki erimesiyle Derenin
Çeşmeci dedem   Hep hatırlardım iki büklümdü. Şalvarı, yeleği ,aksakali ve  başından hiç düşmeyen takkesi  yılların anısını ,geçmişin ağırlığını taşıyordu sanki üzerinde. O ,yürekleri nasıl serinletebilirim, bir fidana can suyu verir gibi insanlarin bir yudum içtiğinde hayır dualarını nasıl alabilirim düşüncesindeydi hep. Eşeğinin semerinde  taşıdığı bir kazma bir kürek ti tek sermayesi. Dağlarda gezerken gunes butun heybetini gosterdiğinde  kavurucu yaz gunlerinde  bütün hayavannatin  , haşeratın ve Nebatatın suya ihtiyacı olan günlerde ,suya hasret çatlamış toprakların üzerinde yürürken az ileride ıslanan toprağı görünce heyecandan olsa gerek çarpıyordu yüreği. Hemen kazma kuregi alip kollalari sivayip Ya Allah diyerek dokuluyordu uzerinden ter taneleri.Kaynagi bulunca Hz. Ibrahimin Zemzem misali fiskiriyordu su. Bugün Çeşme Mahallesi'nin yaylalarında akan çeşmeler de onun sonsuza dek yaşatan eserleri çalıdan dönen kadınların kan ter içinde kaldıklarında,piknikte su ve  çay ihti
Asirlik cinar Çesme mahallesinin Haci musa camii nin bahcesindeydi o çinar.18.asirda camiinin temeli atilirken dikildi belki o fidan.Ne savaslar gordu ne medeniyetler gordu otarih kokan koca cinar.Dili olsada anlativerseydi dokulseydi nameler.Eski tarihlerde oranin merkez camii konumunda olan bahcesinde ne cenazeler kalkti ne mevlutler okundu golgesinde kim bilir.Yazin camiini bahcesinde kuran kursunda molalarda kovugunda saklanirdik saklanmbac oynarken.Bagrina basardi orterdi bizi saklardi adeta sobelenmezdik hic.iki buyuk kovugu vardi hamile kalamayan hanimlar bir bebegi alir bir kovundan sokup obur kovugundan cikartirdi hamile kalip bir bebem olsun diye.kimilerine gore batildi kimilerine gore Allahtan bir vesileydi o koca cinar.Dikenli kozalaklarindan mermi yapar savascilik oynardik oyunumuza ortak olup cephane uretirdi bize.Çocukken oralarda  keci guderdim. keciler zarar vermesin diye nobet beklerdim golgesinde.Kaybolan oglaklarim olunca telaslanmazdim hic yazin sicagindan bunalm
Taze Balık     Yine yazın kavurucu sıcaklarında olduğu bir gündü.Sabahın erken saatlerinde serinlikte olsun diye  Cumartesi sabahı  istatistiklere göre hane başına  3 araç düşen Gölhisar'da  arabaya  park yeri  sıkıntısı çekmemek amacıyla  kahvaltımı erken yapıp pazar yerine gittim. Öyle ki  Gölhisar'da adam  memur ; az biraz da dönümlü tarlası varsa  evde traktör olur, rençberlik yaptiğı siralarda en az 74 model renosu veya torosu olur birde şehre giderken lüks arabasi olur.Ha birde çarşıya ,camiye, kahveye gitmelik motorbisikleti olur bisikleti ,el arabasi ni saymayiverelim artik.Pazarimizada çevre köy ve kasabalarındanda çok rağbet olunca normal.  Yaz tatilide olunca şehirden memlekete gelenler, avrupalilar düğün sezonu derken pazar hınca hınç kalabalık.Pazarın içinde ilerlemek güç .Gürültüde insan birbirine ne dediğini anlamıyor.Kaza ,Kudret ,zulüm alacağımi aldım biraz uzaklasınca kafamın içinde domates ,biber, patlıcanlar,don sesleri yankılanır oldu.Son eksiklerimi kon
HİCRET Hüseyin Akbaş  abimiz hicretin hikayesini istedi bizden.istediyse gönulden kırmak olmaz dı.BİSMİLLAH her hayrın başıdır demez mi Allah dostları .Bizde başlayalım açalım gönül kapılarını.Açamadığı kapı varmı? Biz iki kardeşiz. Fuat Çakır ve ben .Fuat benim küçüğüm .Çok severdik hayvanları. O kadar severdik ki evimiz hayvanat bahçesine dönmüştü adeta. Küpeli keçi lerimiz , Kınalı kuzularımız, nerdeyse ev göçüren tavşanlarımız, ala ineklerimiz ve al ibikli tavuklarımız vardı. Annem Yumurta al gel dediğinde tavuğun altından yumurtayı alırken elimi dittiğini hiç unutmam. Muhabbet Kuşumuz vardı 2 tane birinin adı Esin diğerinin adı Yeşim di . kafesini temizlerken kaçırdım onları. Çok ağladım anam babam ovadan gelip döveceklermi yoksa muhabbet kuşlarına üzüldüğüm den mi bilinmez çocuktum çünkü. Birgün babam bir ala keçi ve 2 yavrusununu eve getirişiyle başladı bizim keçi Sevdamız. Çok severdi yavrularını. öyle severdi ki oğlaklarını sevdirmez di hiç bize. Şaha kalkıp kafasını öne
Oku!!! "Yaratan Rabbinin adıyla oku."(Alak.1) demezmi hak kitabında ilk ayet.Bu ayetin sırrına eren 5000 kitabi aşkın okuyarak gemileri karadan yürüten Sultan Fatih değilmiydi.Geçilmez denilen sina çölünü kütüphanesini merkebine yükleyen Yavuz Sultan değilmiydi.4500 kitap okuyarak vatanımızı kaybetmek üzereyken istiklal mücadelesini başlatan Atatürk değilmiydi.Bu ilk ayetin sırrına erenler haakikati keşfetmişler demek ki.Gelelim hikayemize.        Hikayenin başlıği "oku" ha yoksa ne haddime .Her yazinin bir başlığı olur her halde.Yaz tatilinde Hacii Musa Camiisinin avlusunda " oku!!! "Derdi babam .Babam oradan emekli imam-hatipti.Başlardık biz Subhanekeden Fil suresine kadar ezberlemeye .Azmedenler Vedduhaya kadar gelirlerdi.Hedefi büyük olanlarıda hafızlık kursuna gönderirdi babam.Ama biri vardı ki adı Mehmet ti .Kalbi saf ve temizdi.Bugünlerde pazaryerinde görürüm onu .Kendi içindeki parıltısını Pazaryerinin lavabolarına ,fayanslarına yansıtıp tertem
ÇEŞMECİ DEDEM 2  Mangozdaki ilk hikayem "Çeşmeci Dedem 1"i okuyanlar  dedem Ramazan Gencel'i merak etmişler.Ben de boş durmadım araştırdım sizler için.Hüseyin Akbaş abimizin  de destek ve tavsiyeleriyle hazine denilebilecek bilgilere ulaştım.Çeşmeci Dedem 1 i okumayanlar bunu anlayamayabilirler.Sitem değil tavsiyemdir önce onu okusunlar ki bu hayır sever dedemizi daha iyi tanısınlar.    Gölhisar'ın diliyle Havıslaan Hacı Irmızan dayıyı yani Hacı Ramazan Gencel'i başliyen o zaman anlatmee..     Akalım o ak sakallı,çalışmaktan bükülmüş beliyle  örnek insan denilcek  hayatına... Siz  gece başınızı yastığa goydunuzda,dağdaki kavurucu ıscakta,guru otlaan çıtırdısıyla usulca ilerleyen ağzı dili susuz galmış kaplumbağayı hiiç düşündünüz mü? O,ne yüce gönüllülüktür ki düsünürdü hep.Susuz kalmış kaplumbağayı da,gurdu guşu da..Hatta yolcuyu da.. Onun günü erken başlardı.Yanık sesiyle okuduğu sabah ezaniyla çağırırdı herkesi namaza."Yaradanın huzuruna çıkılacak,di
İmam-Hatip   Dışarıda hava çok soğuktu .Pazartesi sendromuyle birlikte yorganın ağırlığı ve verdiği sıcaklığın etkisiyle kalkasïm gelmiyordu bir türlü yataktan. Annem Kahvaltıyı hazırlamış hadi kalk okuluna geç kalacaksın diyordu.Kaza ,kudret nefsimle mücadelem sürererken kalk ve korkut dedi içimden bir ses.Guzinede kaynayan çayın sesiyle birlikte ısınan bazlama ekmeğinin kokusu sarmıştı odanın içini.Teryağının bazlamanın üstünde ısısından dayanamayıp erimesi bilirmisiniz.Ben tereyağı olayım bazlamada bir anne ,baba,arkadaş yada bir sevgili .Erimezmi karşısında onun verdiği sıcaklıkta.Kahvaltıyı yaptıktan sonra soğuğun etkisiyle kaskatı kesilmiş çamurlu yolun üzerinde yürüyordum . Bir defter bir kitap tutan mosmor kesilmiş sol elimin acısıyla askılı çantamı almamamın pişmanlığı vardï üzerimde.Gūneş bir doğsa erimezmi bu kaskatı kesilmiş çamur.Sizin kalbinizde kaskatı kesildiği oluyor mu hiç. Sabredin. Demekki sizin üzerinize de güneş doğacak ne güzellikler ne mutluluklar olacaktır ki
DUDU       Evimize geldiğinde yeni emekleyen bir bebek gibiydi .Sarışındı.İpten yumak yapar oynardık onunla .İlk başları bir hedefi vardı kuyruğunu yakalamaya başladı sonra büyüdü artık kuyruğu onun peşinden gidiyor.Hedefine ulaşmayı başarmıştı çünkü.İnsanlarda azimle hedefine ulaştığında hedefiyle beraber yaşamaz mı. Bizim Müftüler camii cemaatlarından biriydi .Babamla giderdi beş vakit.Babam eve burdur şiş sipariş etse onada söylerdi 1.5 porsiyon.Meraklandınız mı kimden bahsediyorum diye .Evet evimizin neşe ve mutluluk kaynağı kedimizden yani Dudu dan bahsediyorum.       Kedilerin insanların duygu ve düşüncelerini,mutluluklarını,üzüntüleri hissedebildiğini biliyormuydunuz?Ben bunu Dudu'da hissettim.Annemin ağrısını bile hissederdi ki masaj yapmaya başlardı küçük patileriyle "mır mır".Annem sinirlendiğinde bile önünden kaçardı şimşek hızıyla.Hatta pilav tabağını istemeden döktüğünde nasıl kaçtı öyle dört nala.Annem arkasında bağırdı çağırdı ama nafile.Çok kıskançtı b
Ey oruç  !! Gecenin siyahına dolunay gibi ol.. Uçurumun kenarından tut bizi... Bedenimin toksinlerinden arındırdığïn gibi ruhumun günahındanda arındır.. Dilimi tut..kulağimı tut..elimi tut...gõzümü de tut... Tut bizi ey oruç... Papatyaların  bahara merhaba dedidiği gibi ... Ellerimde açılsın ramazana merhaba .. Tut bizi ey oruç.. Kandillerin sahurda yandığı gibi.... Küllenen kalbim korlansın.. Tut bizi ey oruç.. Kayaları yarıp filizlenen bitkinin zikrinden ver bana... Bülbülün güle hasretiyle yanıp kavrulan aşkından.... Tut bizi ey oruç.. Tut ki... Mağfireti sonsuz olan Rabbimin merhametinde yararlanalım.. Kuranimiz rehber... Imanimiz miğfer... Islama asker.. Olsun müminler. Tut bizi ey oruç.. Yağmurla kokan toprak gibi ... Rahmet yağsın kalbimize... Rüzgarla temizlenen toz gibi.. Kinden temizlenen kalbler sevgiyle dolsun Ey oruç tut bizi... Ramazanımız kurtuluşumuz olsun Amin
Gölhisar Midemden sesler vardı o an. Kaldırdım kafamı karşıda Kavurmaci Ramazan. Bayram etti bizim mide Halim ne yaman o zaman. Kavurmadan sonra karşıda kahveci Bekir. Boyacıydı daha önce mesleği değiştirir. icelim çayïndan çesme meydaninda Gayri bu midenin hali nicedir. Gölhisarımin tek mecburiyet caddesi. Adï var elbet Cumhuriyet caddesi. Kapatılir trafiğe karşı koyden insan seli. Yaz akşamlarï halkın tek eğlencesi. Gazete bayinin tek adresi Hūseyın Akbaş Armutlu parkında otururum bulursam yoldaş Bulamassam açarım gazetemi Kahveyle birlikte olur bana Arkadaş. Erikcilerle iğdeciler mangozda buluşmuş. Anilarla ,hikayelerle bir grup olmuş. Kahveyle birlikte lokum tadinda okunur. Aci tatli anilar birbiriyle yoğrulmuş.. Gölhisarimin Her kösesi cennet misali Pazari var ,caddesi var ,insan seli. Yaylasi suyu serttir amma Insani hem yumuşaktir hem neşeli. Ovasinda pancari arpasi domatesi Sofrasinda arap aşı tarhanasi pestili Organik beslenir genelde Halkind
ANNEM       O gün elini õptüğümde elleri çatlamış nasır tutmuştu.Annem noldu ellerine dediğimde ovaya gittim oğlum ondandır dedi .Bizi okutabilmek için eve bir nebze ekonomik katkım olsun diye her halinden belliydi.      O gün elini öptüğümde elleri ekmek kokuyordu.Yazın kavurucu güneşin altında babamla birlikte kavaklıdereden girip dar patikalardan kilometrelerce ilerleyip eve getirdıği ocaktaki yeni sönmüş, yeni küllenmiş çalı odunlarınïn ateşinde  bazlama yaptıği belliydi.Oğlum tereyağını getir de şu bazlamadan yiyelim demesinden sebep açlığımı ancak anne yüreği hissedebilirdi.       O gün öptüğümde kekik kokuyordu elleri .Kekikleri baharda dağlardan toplayıp güneşin bağrında kurutup elleriyle yeni ovuşturduğu belliydi.Kışın çõkelekle kekik karışımın lezzeti hissettim damağımda .Evdeki huzurun ağız tadımızdan da geçtiğini hissettirirdi hep.        O günūn sabahında alnımda tutuyordu ellerini.Elma yağı kokan elleri ateşimi kontrol ediyordu .Akşamdan hastalandığımda elma yağïn
KİMİN EVİNDEN KİMİ KOVUYORSUN  Okunan davudi ezanla başlardı bizim çocukluğumuzun teravih sevinci.Bütün mahalle çocukları camiide toplanırdık teravih namazı.Sanki gün boyu sokakta beraber değildikte iple çekerdik o zamanı .Ençok üç saf olabilen teravih namazında ak saçlılar birinci safta yerini almış orta yaş sınıfı ikinci safta yerini almıştır.Üçüncu safta biz çocuklara kalmıştır.Sıkıysa birinci safa geç itilirsin hemen arka safa.      Camide cemaatle namaz kılarken arka saflarda gülüşen çocuk sesleri yoksa gelecek nesiller adına korkun diye bir hadisi şerif  hatırlarım.Ne güzel söylemiş fahri kainat efendimiz.Bizde tam bunu yapardık işte gülüşürdük aklımıza ne muzurluk gelse yapardık.Çocuktuk çünkü. Saf aralarında dolaşır herkez babasını   dedesini  ,anneannesini ,babaannesini ,annesini bulmaya çalışırdı.Biz dolaşırken gıcırdayan taban tahtalarıda bize eşlik ederdi tabi.Afedersiniz yellensek bile bastırırdı sesi.Koku gelmiyorsa tahta gıcırtısı zannederdi cemaat.Hatta aramızda idd
SAHUR HATIRASI      Yorganın ağırlığı ve sıcaklığının verdiği etkisiyle uykumu annemin "hadi oğlum sahur vakti "deyişi böldü.Göz kapaklarımı japon yapıştırıcısıya yapıştırılmış gibi açamıyordum bir türlü.Kalk ve korkut diyordu içimden bir ses.Nefsimle mücadelem kılıç kalkan la sürüyordu adeta.Başımı kaldırïyorum fakat nefsim buna engel oluyor yine aynı hızla düşüyordu mavi çiçek desenli yastığın üstüne .Sonra havada uçtuğumu görür gibi oldum gözlerimi sıkarak açtığïmda .Sonra gerçekten uçtuğumu farkettim. Rotamın ,mutfakta sahur sofrasını görünce oraya olduğu belliydi.Sofrada kardesimi annemi görüyordum ama beni kollarıyla havalara ucuranin babam olduğunu o an farkettim.Sağ elime susamlı pideyi aldım. bal kasesine goturdügumu zannediyorum fakat pideyi masanin bos alanlarında gezdirdigimi farkettim uykunun mahmurluğuyla.Sonra tekrar kaza kudret denememle bal kasesine tutturdum ekmeğimi ve ağzima koydum lokmayı fakat gõzlerim hâla kapalı.Lokma ağzımda ama çiğneyemiyordum uyku
ÖMÜR DEDiĞİN 1.bölüm      Evleri Asma ağacıyla örülmüş dam başında aslanağzı ve menekşe saksıları sıralanmıştı .Asmanın altındaki traktörü taksi niyetine kullanırlardı  Dambaşında Mustafa dedemin bakırdan bir ırbık ve leğeni abdest almak için her zamanki yerindeydi.                Rahmetli Mustafa dedem ve sevgili eşi Aynımah nenemin(anneannemin) evine bir ziyaret edelim.Anneannem meslekleri çiftçi olmasından sebep çok severdi toprağı hatta kemik erimesinden sol kalçası kırılmasına rağmen toprağı eşeledi durdu ömrü boyunca .Annemin dilinde tüy biterdi ne işin var senin bu halinle bağda bahçede diye.Annem her akşam alaineğinin sağdığı sütten 1 kilo ayırır oğlum mehmet bunu anneannene götür derdi .Ben o sütü götürmek için her akşamı iple çekerdim.Anneanneme ilgim başkaydı çok sevecen , bembeyaz bir yüzü vardı kardeşimle sütü vermeye gittiğimizde bir başka oluyordu yüz ifadesi.      Geldinizmi kuzucuklarım diye ünler kalkmaya çalışırdı resmen .Her zamanki kırık kalçasıyla yattığı
BİR BUKET ANLAYIŞ       Günün birinde pazartesi sabahı ve sendromuyla çıktım mesaiye.Sabah trafiğinin yoğun olduğu sırada üç şeritli yolda ağır ağır ilerlemekteyiz. Kırmızı ışıkta durduk.Yoğun trafiğin verdiği stres ve pazartesi sendrumuyla benim mideme ağrı girdi adeta.Derken bir ses duydum "Merhabaaaa Amcaaa" o sesi aradım,sağıma baktım siyah bir araba camları kara kara filmle kaplanmış .Soluma baktım bembeyaz bir araba ve arka koltuğunda sarışın yeşil gözlü 3 4 yaşlarında bir kız çocuğu.O saf temiz yüreğiyle merhaba deyişiyle bende stres gitti.O merhaba deyince benim mide acı asit salgılamadı.O merhaba deyince karaciğreim yağ bırakmadı.O merhaba deyince incebağırsaklarım emilimini daha verimli yapti.Nerde mutluluk hormonu endorfin ,serotonin salgılanınca sıkıntılar gitti vücudumdan resmen. O kız çocuğuna bay bay edebildim sadece ve yoğun trafikte kayboldu gitti.Sevgi ve şifasını bıraktıda kayboldu gözlerden. Trafikte devam ediyoruz.Ben orta şeritteyim sağ ve sol yan
ÖZLEM       Hani Gölhisar doğalgaza geçti ya isten pastan kurtuldunuz artık rahat edeceksiniz.Kovanın ağırlığıyla ağrıyan beliniz olmayacak.Kat kat elde çıkılan kovalar olmayacak. Odun parçalayıp kürekle kömür doldurmayacaksınız.Bayi bayi gezip kömür fiyatı sormayacaksınız devletin verdiği faturaya razı olacaksınız.Evinizde çer çöp olunca sobaya atamayacaksınız.Artık eskiye özlem duyacaksınız .Özleyeceğiniz günlerinizi hatırlatayım dedim.     Güzinede yanan ateşin etkisiyle kaynayan çaydanlıktaki suyun sesini özledim....      Kestanelerin sobanın üstüne koyup tek tek patlamasını özledim...        Guzinenin fırınında pişen ekmeğin kokusunu özledim..       O gün annem guzinenin kovasını değiştir dedi.Bende babamin üçte ikisi kömürle kalanı da odunla doldurduğu  kovayla değiştirdim boş kovayı.        Sobanın kovasını değiştirdikten sonra çırayla yakıp odunun tutuşmasını bekledim olmadı .Gaz yağı döktüm ateşi verip parlayınca elimdeki tüylerin ve saç tellerim ütülendi.Onun koku
ÖMÜR DEDİĞİN 2.Bõlüm     Ben fıstıklı irmik helvası gibi yazı yazarım ha bir lokma alın.Beğenmesseniz yemeyin.Yani ilk paragrafıni okuyun beyenmesseniz okumayın.Kiymetli zamanınızı boşa harcayıp kul hakkına girmek istemem.Zira kul hakkıyla gelmeyin yanıma demiş Rabbim.       Dam başında aslan agzi ve mor menekşeler rüzgarda ahenkle dans ediyorlardı.Rabbim izin vermese bir yaprak dahi kıpırdamaz ,çünkü tabiat olaylarıyla görevlendirelen Mikail melekti..Rüzgar hem yüzümü okşuyor hemde çiçeklerin kokusunu efil efil burnumda hissettiriyordu.         Horzumdan eminefendilerin Mustafa çiftçi dedemin mekanındayız.Mustafa dedem cennet bahçesine çevirmiş dam başında bakırdan leğeni ve ırbığıyla abdest almaktaydı.Lavaboda abdest aldığını hic görmedim musluğu yoktu o zaman için.Sobanın üstündeki ırbığı kullanırdı.Güneş enerjisi yada elektrikli şohben nasıl olsun evde musluk yoktu ki o zaman.Kışın güneşin sıcağında faydalanmaktı yada yazın kurulanmaktı heralde dam başında abdest alış maksa
DELİKLİ BAKIR        Çeşme mahallesi Hacı Osman Sokakta bir tepe vardır.Tepede hiç unutmadığım birde tapu taşı vardı.Yani sahipli bir yer.Ama şimdiye kadar ne ekilirdi ne de üstüne ev yapılabildi.Zemini kil gibi yumuşak topraktan ibarettir.Sahibi sürekli el değiştirirdi o zamanlar .Hatta eski zamanlarda bu tepe benim senin onun kavgası bile çıkmış.Mahkeme davası bile vardır.Ama tepenin dili olsada konussa."Ya ben ne ürün verebilirim toprağım verimsiz nede zeminim sağlam ev yapabilirsin siz neyin derdindesiniz gibi "bir hal sergiler.Zirvesine varmak için sağlı sollu iki patikası vardı.Ama bir zaman sonra sahibi satabilmek için üstünü düzledi dozerlerin kurbanı oldu .     Ama o tepe biz çocukların oyun alanıdır.Uçurtmalar uçurur,Gün doğumunu ve batımını seyretmesi zevklidir.Mahalleli kaynattığı bulguru orada kuruturdu.Milletin sevdiği geç gelince tepenin zirvesine çıkıp tapu taşına oturur oradan gözlerdi.Hatta ovadaki döver biçer kendi mıntıkasına geçmişmi,benim mıntıkaya y
Bayram Şekerleri Tebessümün fiyatı varmı?Yok elbette bayram sabahi güneşi gibi hayatinizi aydınlatır.Bayramda büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüp güne merhaba diyerek bütün hayatın yükünü hafifletir.Size değil ha demek istediğim bayramda lüks otelde bilet ayiranlara . Antep fıstıklı baklava gibi oldu valla.Bir dilim yiyin beyenmesseniz paranız iade.Garanti veriyorum yüzünüzde tebessüm olmassa yazmam bir daha.Sadece iki dakikanızı ayırın dünyayla iletişimi kesin sizi çocukluğunuza götüreceğim.Haydi hayırlı yolculuk. Yaz tatiliydi.Gecelerin kısa olduğu bir gün .Ailecik babaannemgile akşam ziyeretinde bulunduk.Ben 7 ya da 8 yaşlarındayım. Sabah gözümü açtığımda hafız dedem Ezberinden Kuran okuyor babannemde onu takip ediyordu kontrol için.Anaa bir baktım altımda ıslaklık.Annemin etekten bozma çiçekli basmadan diktiği donuma işemişim meğer.Evde olsa annem saman altına serdiğimiz naylonu döşşeğe serip sağa sola donünce onun hışırtïsiyla uyur kalırdım.Düşündüm düşündüm