Çeşmeci dedem
  Hep hatırlardım iki büklümdü. Şalvarı, yeleği ,aksakali ve  başından hiç düşmeyen takkesi  yılların anısını ,geçmişin ağırlığını taşıyordu sanki üzerinde. O ,yürekleri nasıl serinletebilirim, bir fidana can suyu verir gibi insanlarin bir yudum içtiğinde hayır dualarını nasıl alabilirim düşüncesindeydi hep. Eşeğinin semerinde  taşıdığı bir kazma bir kürek ti tek sermayesi. Dağlarda gezerken gunes butun heybetini gosterdiğinde  kavurucu yaz gunlerinde  bütün hayavannatin  , haşeratın ve Nebatatın suya ihtiyacı olan günlerde ,suya hasret çatlamış toprakların üzerinde yürürken az ileride ıslanan toprağı görünce heyecandan olsa gerek çarpıyordu yüreği. Hemen kazma kuregi alip kollalari sivayip Ya Allah diyerek dokuluyordu uzerinden ter taneleri.Kaynagi bulunca Hz. Ibrahimin Zemzem misali fiskiriyordu su. Bugün Çeşme Mahallesi'nin yaylalarında akan çeşmeler de onun sonsuza dek yaşatan eserleri çalıdan dönen kadınların kan ter içinde kaldıklarında,piknikte su ve  çay ihtiyaçlanı gidermesi için dinlendikleri alanda rengarenk kuşların ,polenden dönen arıların kara kışı düşünen karıncaların uğrak yeriydi o çeşmeler.Koyunlarin  ters dönünce düşmeyen taş misali yoğurdun sirriydi belkide  o çeşmeler. O hayati sırrını çözmüştü belki de.  Bedeninin Iki büklüm rüku da  olmasının nedeni  buydu belkide. Böğurdelikte ve cevresinde yayalalardaki  çeşmelerin  mimarindan  bahsediyorum. Hayati Sırrı çözen Ramazan Gencel
 dedemden.  Õldükten sonra da  tekrar dirilip hesaba çekileceği terazide sevap hanesine yazılacağını biliyordu her yudumdan. Hiç gitmiyor kulaklarımdan torunu  Ramazan Gencel 'in ayaklarım titreyerek verdim dediği SELASI sini.

Ruhuna el fatiha

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar