SUYA GÖMÜLEN HAYALLER

Afyonkarahisar 'ın Dinar ilçesinden Serinhisar 'a tayinim çıktı . İlk tanışmalar ... İlk arkadaşlıklar ... Acı tatlı anılarımız olan ilk dostluklar ...

Benim tayinim çıkıp göreve başlayınca aynı gün ilk ataması olan Ambulans Şöförü Halil' de başladı yeni heyecanına .

Çalışkanlık , istek , azim , şefkat , cesaret , başarı , sevgi nerde iyi haslet varsa toplanmıştı Halil ' de .

Nöbetlerimiz sık sık denk geldiğinde muhabbet bazen derin olunca şafaktan doğan güneşti dostluğumuza ortak olan .

Mesleğinde de çok pratikti . Serinhisardan Denizliye olan 35 km lik mesafeyi 15 dakikada alan bir ambulans şöförü vardı karşımda . Denizli Cankurtaran mevkisini bilenler bilir , o kıvrım kıvrım yollarda yılan gibi süzülürdü hiç direksiyon hakimiyetini kaybetmeden .

Bir kardeşi vardı . Çok severdi kardeşini . Bütün eğitim masraflarını ilk atandığı günden itibaren kendisi üstlendi babasının itirazlarına rağmen .

Gıda mühendisliğinden kendisi mezun olunca mezuniyet töreninde fotoğraf makinesinin karşısına geçip cüpbeyi babasına giydirdi kendi elleriyle . Mezuniyet fotoğrafı çektirdiler .
"Baba bu cüppeyi ben değil de sen hakettin giymeyi " der gibi anlam vardı fotığrafta .

Gıda mühendisliğinden mezun olunca atanamadı kendi mesleğine . Çok yüksek puan alıp Ambulans şöförlüğüne geldi lise seviyesinden girdiği sınavda . Gıda mühendisliğinin ataması bir kaç kişi olunca ilk etapta zordu onun için .

Ağzından dökülen cümleler , vücudunun tüm zerreciklerinden gelen iştiyakla " Abi ben dört sene boşuna mı dirsek çürüttüm ? Çalışıp kazanınca kendi mesleğim olan mühendisliği yapacağım " derdi büyük bir azimle . Mühendis olacağım derken çakmak çakmak olmuş gözlerinin içi parlıyordu . İmkansız diye bir şey yoktur der gibi bir hal sergilerdi hep .

Atandığı ilk senesinde beş ya da on ataması olan gıda mühendisliğini kazanmak için çok emek verdi . Türkiyede kadrolu tek kurumun aldığı Tarım ve Orman bakanlığına atanmak için gecesini gündüzüne kattı . Hatta gece nöbet tuttuğunda ertesi günü uyuyup dinlenmesi gerekirken bir kaç saatlik uykuyla kandırdı yorgun bedenini .

Yemek ihtiyaçlarını fazla zaman kaybı olmasın , bir kaç fazla soru çözeyim diye hep ekmek arası hızlı yiyeyeceklerle geçiştirdi .

Dayanmadı tabi buna yorgun bedenindeki karaciğeri . Hem çalıştı , hayat şartlarıyla mücadele etti kardeşini okuttu hem de memurluk sınavına hazırlandı tüm imkanlarını zorlayarak .

Bir gün nöbete gelmeyip rapor aldığını duyunca karaciğer enfeksiyonuyla Pamukkale Üniversite enfeksiyon servisinde yatıyor diye duyduk .

Üç beş arkadaş toplanıp hasta ziyaretine gittik üniversite hastanesine . Yanına varınca gördüğüm manzara karşısında
" geçmiş olsun kardeşim " diye zor diyebildim . Kördüğüm olan cümleler zor çözüldü ağzımdan dökülürken .

Halil ' in gülen yüzü solmuş , bir deri bir kemik kalmış vücudu ,duyunca Maraştan ilk uçakla gelen refakatçi babasının hüzün dolu bakışlarıyla karşı karşıya kaldık hasta ziyretimizde . İkram ettikleri getirdiğimiz buz gibi meyve suyu fokur fokur kaynadı midemizde .

On ya da onbeş gün kadar yattı hastanede . Topladı biraz kendini . Kemikler ete büründü , o tığ gibi delikanlı halini tekrar aldı ve göreve başladı .

Hastanede yattığı gün kadar ders çalışamamanın verdiği acıyla tekrar sıvadı kolları . Cesareti ve azmi karşısında hayran kalıyordum haline .

Verdiği emekler boşa çıkmadı . Sınavdan çıktığı ertesi gün nöbete geldiğinde iyi geçtiği belli oluyordu özgüvenin verdiği halinden . Tarım bakanlığı 'nın açtığı bir kaç kadrodan birine atandı yüksek puan alarak .

Ambulans şöförlüğüyle başlayan serüven Gaziantep Tarım il Müdürlüğünde Gıda mühendisliği olarak devam edecekti . İçi içine sığmıyordu Halil 'in sevincinden .

Vedalaştık Halil 'le . Dostluğun verdiği muhabbetle sımsıcak birbirimize sarıldık . Acı tatlı geçen beraber tuttuğumuz nöbetler kaldı hafızalarımızda .

Aradan üç ay geçti .Yağan yağmurun toprağın hararetini , yaprağın tozunu aldığı ,gök kuşaklarıyla göğü süslediği bir gündü . Yolda yağmur sonrası mis gibi toprak kokusunu içime çeke çeke yürürken telefona bir mesaj geldi . Felaket haberini veren mesaj olduğunu bilmeden aldım elime telefonu .

Cep telefonumun whatsap hastane grubuna düşen bir mesajı görünce , benim vücuduma elektirik vermişlerdi sanki , şok geçirince kalakaldım öylece . Ağlayamadım ama yüzüme düşen yağmur taneleri gözyaşlarımın yerini aldı . Hastanenimizin başhemşiresi
" Duydunuzmu Halil 'in başına gelen elim olayı " yazan kor halinde yanan cümleleri okuyunca sarsılıp cevap yazamadım .
" Ne olmuş ki " diye cevap yazdı biri .

İçimde Halil 'e karşı oluk oluk akan dualarla Rabbime yalvarıyordum ,Halil' in başına bir şey gelmesin diye .

Telefonun karşısında pür dikkat kesilen vücudumla bekliyorum başkasının sorduğu sorunun cevabını . Kelimelerin kifayetsiz , acının tarifsiz kaldığı o yüreğime ateş saçan cevap düşüyordu karşıma .

"Halil denizde yüzerken boğulmuş . Babası da onu kurtarmak için gittiğinde boğulmuş " diye yazan mesajı okurken Halil 'le geçirdiğimiz acı tatlı anılar gözümün önünden film şeridi gibi geçti .

İnanılacak gibi bir mesaj değildi . Cep telefonun rehberinde Halil ' e ulaşabileceğim tek numarayı aradığımda her zaman çalan o önemsemediğim arama sesi , bu sefer acı acı çalıp her çalışında Halil ' in cevap vermesinin heyecanıyla atan kalbime bu sefer ok gibi saplanıyordu .

Cevap vermedin be Halil 'im , beklenmedik bu ansız gidişin beni yaktı , yıktı . Her zamanki cesaretin ve kendine olan güveninle açıldığın akdenizin soğuk sularında alobora olup savrulup gittin .

Babasıyla güneşli bir günde güzel bir vakit geçirmek için bir hafta sonu Gaziantep'e en yakın sahil kenti olan Yumurtalık ' a denizde yüzmeye gitmişler . Halil ise o yılda ilk yüzmenin heyecanıyla açılmış denize kulaç atarak . Balık gibi yüzen Halil'in , kendine olan cesareti ve güveni bu sefer işe yaramamış . Nasıl olduysa çırpınmaya başlamış açık denizde . Oğlunun yardım çığlıklarını duyan babası , hemen açılır açılmasına da oğlu ve kurulan hayaller ile birlikte akdenizin soğuk sularına gömülmüşler . Babasını sağ çıkarmışlar ama o da kaldırıldığı hastanede hayata tutunamamış .

Şu hayatta , aldığımız nefesi bile vererek göçtüğümüz dünyada niçin çırpınıyoruz ?27 yaşındaki Halil 'in zamansız gidişi bir sürü soru işareti bıraktı aklımda . Ben cesareti , azmi ,özgüveni sende gördüm be Halil 'im . Ama sen ters köşe yaptın .Allah mekanlarını cennet eylesin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar