NEFES YOLUNDA KALAN LEBLEBİ

Gökyüzü bulutlarla kapalı ... Kapkaranlık bir gece ...Gökte yıldız dahi yok ... Ben 11 yaşlardayım ... Kardeşim 5 yaşlarda ...

Bir akşam babam ve annem düğüne gidip gelmek için kardeşimle beni evde yalnız bıraktılar . Daha öncede yalnız bıraktıkları olduğundan bize güveniyorlardı .

Yani ateşle oynamayın , birbirinizle dövüşmeyin , yalnız dışarı çıkmayın falan gibi sık sık tembih ederlerdi dışarı çıkarken .

O gün akşam babam ve annem düğüne giderken babam bana bakarak " telefonun buluduğu sehpanın üzerinde bir kağıda numara yazdım acil bir şey olursa ararsın " diye tembihledi çok önemli ciddi bir ses tonuyla .

Annemde vakit geçirin diye siyah beyaz gösteren aeg marka televizyonu açtı , bir tabakta leblebi koydu önümüze .

" Biz hayırlı olsun deyip hemen geliriz " dedi annem çocuklarını evde yalnız bırakmanın telaşını yüzünde göstererek .

Biz evde kardeşimle yalnız kaldık . Sadece üç kanal gösteren siyah beyaz televiyonu izlemeye çalışırken babamın Serinhisarlılar 'dan aldığı çifte kavrulmuş leblebiyi ağzımızda kütür kütür yiyorduk .

5 yaşındaki kardeşimin leblebiyi burnuna sokup oynayacağını nerden bilebilirdim ki ? Ben siyah beyazda olsa trt de çıkan filme dalmışken kardeşim yanıma geldi .Elinin işaret parmağıyla burnunu karıştırıyordu ve bana gösterek " abi benim burnuma leblebi kaçtı " dedi .

Ben o ozamanlar ilkokul beşinci sınıfa gidiyorum . Böyle bir durumla ilk defa karşılaşınca ne yapılabileceğini bilmeden bana bir telaş aldı .

Aklımdan sayısız sorular , felaketler geçmeye başladı . Ya nefessiz kalırsa ,ya akciğerlerine kaçarsa diye kötü düşünceler zinciri beynimde art arda sıralanmaya başladı .

İlkokulu nasıl okuduğumu bile hatırlamayan ben bırak ilkyardım yapmayı sonu felaket getirebilecek işler bile yapmanın korkusu sarmıştı o anki halimi .

Kardeşim burnuna leblebi kaçmasından ağlamıyordu da benim o telaşlı halim ağlatmaya yetti . Kardeşim de ağlamaya başlayınca bendeki telaş kat kat daha da arttı . Elim kolum bağlı otururken bir anda babamın , telefonun yanına bıraktığı numarayı aramak aklıma geldi . Numarayı kardeşimin ağlama sesi arasında nasıl çevirdiğimi bile bilmeden ahizeyi kulağıma götürdüğümde karşıdan " alo " sesi geldi düğün evinde çalan çalgıcının sesiyle birlikte .

Ben telefonda derdimi anlatmaya çalışıyorum ama düğün evindeki çalan sesten karşıdaki bayan benim incecik ses tonumu duyamıyordu tabi .

" babam gil çabuk eve gelsin " dediğimi bağırarak duyurmuştum en sonunda ki bana " baban kim senin " deyince anlamıştım duyduğunu . Babamın ismini söyleyip kapattım telefonu .

Kardeşimin ağlamasına dayanamıyordum . Bişeyler yapmam gerektiğini hissettim . İki parmağımla leblebiyi almaya çalıştım durum daha da kötü oldu . Leblebi dahada ileriye gitti ama görebiliyordum . Daha sonra annemin dantel ördüğü tığ aklıma geldi . Her zaman vitrin çekmecesinde dururdu . Ucu kancalı olunca tutturum düşüncesiyle soktum kardeşmin burnuna .

Çocuk aklı işte ben tığı burnuna soktukça kardeşimin canı acıdığı belliydi , ağlaması dahada gürleşti .

Dayanamadım bıraktım tığı bir köşeye . Durumun daha vahim hadiseler gerçekleşeceği şüphesi korkutup durdurdu beni . Çok korktuk ikimizde .

Sonra o karanlık gecede babamın bizi tembihlemesine rağmen sokağa indik . Belki biri geçer sokaktan , bize yardımı dokunur diye düşündük herhalde . Ya da annemle babamı sokakta beklemeye koyulduk tam hatırlamıyorum .

Sokak çocuklarının sapanla patlattıkları sokak lambası yanmıyordu . Karanlığın içinden biri geldi yanımıza . Bizim evin ışığında yüzünü tanıdım . Bizim bir üst sokakta oturan komşumuz Rahmetli Kelleci Mehmet dayıydı bu . " Siz niye ağlıyorsunuz baken dedem " dedi şefkatli ellerini başımıza deydirerek .

Ben " kardeşimin burnuna leblebi kaçtı " dedim içli içli ağlayarak .

Sonra ben yere çökmüş , iki elimi yanaklarıma dayamış onları izliyorum hüzünlü bakışlarımla .

Rahmetli Kelleci Mehmet dayı elini kardeşimin çenesine dayadı ve başını yukarı kaldırdı . Gözleriyle kardeşimin burun deliklerine karanlık yolunu aydınlattığı el feneriyle baktı . Öyle bir süzülüyordu ki bakışları kbb uzmanlarına taş çıkartan cinsten .

Mehmet dayı biraz düşündü . Leblebi olmayan burun deliğine eliyle bastırdı
" hızlı bir şekilde sümkür baken dedem " dedi kardeşime .

Kardeşim hızlı bir şekilde sümkürünce leblebi burnundan çıktığını bile görmeden futbol topu gibi betonda sekmeye başladı . Leblebi yerde sekerken " hah çıktı ! " diye haykırdım karanlık geceyi yararak .

Ağlamaktan akan göz yaşlarım sevinç gözyaşlarıma dönüştü . Kelleci Memet dayıya teşekkür ederken annemle babamda geldi telaşlı bir şekilde .Durumdan o anda haberleri olunca onlarda sevindi tabi .

Rahmetli Kelleci Mehmet dayı vefat edene kadar o olayı hiç unutmadı .Bizi ne zaman görse kardeşime " Ben senin burnundan leblebi çıkarttım hatırleyon mu dedem ? " derdi . Nur içinde yat Mehmet dayı . Kardeşim unutsa ben unutamam o karanlık gecede kaldığım soluksuz anı .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar