BAZI YARALAR KAPANMAZ

2. BÖLÜM

Omuzlarım çökmüş vaziyette bankta oturup içimde kopan fırtınaları dindirmeye çalışırken ikindi ezanlarıyla dirildim .

Sanki gel diyordu ezan , gel de kurtar kendini bu vaziyetten . İçindeki dünya sevgisini atta gel ...

En yakın camiyi bulup şadırvanında abdest almaya başladım . İçimdeki karanlık korku yüzünden ateşim yükselmiş abdest almaya başlayınca birazda olsa serinlemiştim . Sünneti bitiren cemaat farza hazırlanıyordu . İlahi Yarabbi diyerek tekbir getirdim imama uyarak . O günkü kıldığım namazdaki yakaladığım huşuyu birdaha hiç yakalayamadım . Neden hep böyle oluyorum ? Namazımı huşu içinde kılabilmem için başımdan felaket mi geçmesi gerekiyor diye düşünür dururum .

Namazı bitirip ellerim baş hizasına kadar kaldırdım semaya . Yalvardım Rabbime
" Çaresizlerin çaresi , dertlilerin dermanı Allah 'ım ne olur beni kimseye muhtaç etme . Zar zor bulduğum işi kaybetmeme izin verme " diye .

Namaz bitiminde sessize aldığım telefonda onlarca cevapsız çağrı vardı . Korktum , geri dönüş yapamadım . İşine son verildi haberini duymak istemiyordum . Evime gidip beynime paslı çivi saplammış gibi düşüncelerle uyumak istiyordum .

Eve vardığımda üstümdeki kıyafetlerin tozuyla yatağa bıraktım kendimi . İşi kaybetme korkusu ve başıma gelen felaket yormuştu kasılan bedenimi , uyakalmışım .

Telefonun sesiyle uyandım . Arayan bizim bölüm şefiydi . Açıp açmamak arasında kararsız düşünceler ve uyku mahmurluğuyla beklerken çaldı çaldı kapandı telefon .

Kalktığımda akşam olsa gerek her yer karanlıktı . Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstümdeki mahmurluğu attım geri aradım bölüm şefini .

Şef beklediğim o kötü haberi vermedi çok şükür ama hakkımda soruşturma açılacağı ve bunu sonucunda akıbetimin belli olacağını söyledi . Soruşturma sürerken onbeş gün izinli sayılacağımı da ekledi .

Soruşturmanın sonucu belli dedim kendi kendime . Özel hastanede çalışıyorsun ve sedyeden hasta düşürüyorsun seni barındırırlar mı ? diye düşünceler beynimi kasıp kavuruyordu .

Hadi oğlum yarın ilk otobüsle var memleketine eski mesleğin olan keçi çobanlığına devam et bakalım diye içimdeki sesleri dinlerken midemin açlıktan uğultusu geliyordu .

Ekmek arası peynir ve dometesle kandırdım midemi . Uzandığım kanepede açık olupta izlemediğim televizyon karşısında günün verdiği yorgunlukla uyuyakalmışım yine .

Sabah ilk otobüsle memlekete vardım . Beni karşısında gören babam şaşırıp kaldı . " Hayırdır oğlum hiç geleceğinden bahsetmedin " dedi şaşkın gözlerle .

"Baba keçilerin sayısını arttırda keçi gütmeye gittiğime değsin " dedim utancımdan başımı öne eğerek .

"Oğlum sen keçilerden kaçtın da gittin oralara bunu söylediğine göre başına bir hâl gelmiş senin " dedi meraklı bakışlarla .

Durumu arzettikten sonra babam
" olacakla öleceğe çare yok oğlum . Mevlam görelim neyler eylerse güzel eyler " dedi teselli vererek .

Beklemeye başladım günlerce soruşturmanın sonucunu merak ederek . Arayamadım korkumdan bölüm şefini , kötü bir haber verir diye . Zamana bıraktım aklıma mıh gibi saplanmış soruların cevaplarını .

Bir gün sabahın erken saatlerinde telefon çaldı . Arayan Alanya kod numaralı telefon numarasıydı .Hemen anladım işyerimin aradığını .

Hemen açtım telefonu yüreğim ağzımdan çıkacak gibiydi . " Efendim " dedim titrek bir sesle .

Gayet ciddi ve resmi bir bayan sesiyle karşıkarşıyaydım . " Ben Başkent hastanesinin insan kaynakları müdürüyüm Mehmet Faruk Çakır ' lamı görüşüyorum " dedi .

"Evet" dedim ayakta açtığım telefonu heyecandan yere oturarak . Ayakta duramadım sanki kanım çekiliyordu karşıdaki sesi dinlerken.

" Mehmet bey hakkınızda soruşturma açıldı bu soruştummanın sonuçlanması için sizden savunma almam gerekiyor . Bir kağıda savunmanı yaz aps ile hemen göndermeniz lazım aksi taktirde sizin aleyhinize sonuçlanabilir " dedi çok büyük önem arzederek .

" Tamam bugün yazıp hemen aps ye veririm " dedim kısık bir sesle . Sesim bile çıkmıyordu heyecandan .

Babam imam-hatip tir . Yazma yeteneği olduğundan ilk müracatımı babama yaptım .

" Baba savunma yazıp bugün göndermem lazım bana yardım et "

" Tamam oğlum getir bir kağıt bir kalem . Dilim dödüğünce yazalım sen olayı baştan sona anlat baken bana bir "

Babama başımdan geçen hadiseyi ve savummam gereken konuları baştan sona anlattım . Savunmayı özet geçeyim şimdi .

Acil servis , anestezi eşliğinde çekilmesi gereken hastayı sadece bsşında oğlu varken direk göndermiştir . Başındaki oğluna babanızın yanından ayrılmamasını söylememe rağmen içeride manyetik alan olduğu için dolaba bıraktığı çalan telefonuna bakma ihtiyacı hissettiğinden arkasını döndüğü sırada hasta olan , yerinde durmayan babası yere düşmüştür .

Üç sayfayı aşan savummamı postaya verdim mesainin bitimine dakikalar kala .

Artık soruştumanın sonucunu bekleyecektim . Aradan beş gün geçti ayın onbeşi oldu . Ne arayan vardı ne soran . Maaş alma günüydü . Acaba maaşım yatmışmıydı . Bankamatikte aldım soluğu . Şimdiki züccaye olan dükkan o zamanlarda Gölhisarın iş bankası şubesiydi .Ağır ağır merdivenlerden çıkarken yüreğim göğüs kafesini yırtarcasına çarpıyordu korkudan . İşten atıldıysam peşin aldığımız maaş yatmayabilir düşüncesi mıh gibi saplanmıştı beynime  , acısını tüm vücudumda hissediyordum .

Kartı atm ye sokar sokmaz yatan maaşımı görmenin sevinci içimdeki hüznü umuda çevirmişti birden .

Acaba soruşturma sonuçlanmışmıydı . Neden aramıyorlardı ? Benim 15 günlük izin 15 yıl gibi geldi . İzafiyet teorisini ben o gün anladım . Normalde izinler çarçabuk bitiyordu çünkü .

İzin bitti ... Valizi toplayıp Alanyada aldım soluğu . Sabah işe vardığımda milletin yüz ifadesi sanki bu çocuk işten atılmamışmıydı cinsinden şaşkın bakışlar vardı .

İlk randevulu hastamın istem kağıdını getiren sekreter arkadaş . " İşe geri döndüğünüze göre soruşturma sonuçlanmış olmalı " dedi meraklı bir tavırla .

" Bana haber veren olmadı . İznim bitti geldim " dedim soruştumanın sonucunu merak ederek .

İlk hastamı çekerken çalan telefonda Radyoloji doktoru vardı . Odasına gelmemi söyledi . Hastayı kaldırdıktan sonra derin bir nefes alarak çaldım kapısını ve içeri girdim saygı sınırımı aşmadan .

"Hoşgeldin nasıl geçti iznin " dedi alaycı bir tavır sergileyerek .

"Hocam merakla sizi dinliyorum . Tamam mı devam mı ? " dedim ciddi bir ses tonuyla .

Pürdikkat kesilen vücudumla doktoru dinleyen kulaklarım sanki kepçe gibi açıldı ağzında dökülen cümleleri tane tane dinledim .

Doktor boğazını ufak bir öksürükle temizledi ve başladi akıbetimi anlatmaya .

"Farukçuğum senin gibi çalışkan , dürüst , güzel ahlak sahibi , hastalara güler yüzü hiç eksik etmeyen bir çalışanımı tek hatasıyla harcatmam . Başhekim işten çıkarılmanı tavsiye etti ama diğer doktorlar ve ben buna müsaade etmedik .Şimdi işinin başına dön kaldığın yerden devam et . Ha birde dikkatli ol aynı olay birdaha haklı olsan bile başına gelirse seni ben bile kurtaramam " dedi .

O günden sonra  kpss kitaplarının üstünde kalem oynatmayı sıklaştırdım . Ama bu olay bana büyük bir ders oldu ne zaman sedyede yanıma hasta gelse daha ehemmiyet göstererek çalışıyorum .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar