KENDİ DÜNYASINDA KAYBOLAN ADAMLAR

Bir gün arkadaşlarla oturuyorduk .
Muhabbet şahane ... çaylar taze ... Ben Gölhisar 'lıyım deyince arkadaşın biri hemen atıldı . " Biz Gölhisar ' a balık tutmaya çok gittik . Yapraklı ve Bayındır barajı'nda çok anımız vardır " dedi . Hafızasından bir tane anısını anlatmaya başladı .

- Sonbahar ayları ... Kuşluk vakti ... Gökte hava bulutlarını süzmüş berrak mı berrak , güneş tüm cömertliğiyle her yeri aydınlatıyor , kuşlar kanat vurup özgürlüğe uçuyorlardı .

Çavdır 'ın Bayındır barajı'nın kıyısına arabamızı usul usul kurumuş yaprakların çıtır çıtır sesini dinleyerek yanaştırdık .

Suya hasret çatlamış toprağın üzerine arabanın bagajından aldığımız eşyaları bıraktık .

Göl eşsiz manzarasıyla masmavi yorgan gibi serili tam karşımızda duruyordu .

Oltalarımızı tek tek hazırladıktan sonra hiç kımıldamayan göle salladık. Gölün kıyısında her nedense sadece biz vardık . Daha öncede geldiğimizde balık tutanlar olurdu hatta çadır kurup kamp yapanlar bile olurdu .

Oltalarımızda  bir ya da iki saat gölde durmasına rağmen hiç kımıldama olmuyordu . Sadece oltanın ucundaki yeme dokunup dokunup kaçıyorlardı balıklar .

Oltalarımızın yemlerini kontrol etmek için çektiğimizde yemleri bitirmişlerdi . Bugün şansımıza aç ve akıllı balıklar denk geliyordu . Balık tutmaya değilde balıkların karnını doyurmaya gelmiştik sanki bugün .

Öğle vakti geçtiğinde havada bulutlar gezinmeye başladı . Güneş afacan çocuklar gibi aydınlığını bir gösteriyor bir göstermiyordu . Sabah Denizli' den çıkarken hava durumuna baktığımızda parçalı bulutlu gösteriyordu fakat kıyı kesimleri de yağışlı gösteriyordu .

Oltalarımızın ucundaki yemleri yeniledikten sonra tekrar salladık .
Aradan zaman geçmesine rağmen bir türlü balıklar oltanın ucuna gelmiyordu .

Güneş artık kara bulutların arkasına saklanıp bize küsmüş , artık aydınlığını göstermiyordu .

Oltanın başındaki arkadaş nasıl bir balık sevdalısıysa oltanın ucuyla taş kesilmişcesine balık beslemekle meşguldu ,kendi dünyasında kayboldu gitti .
Hatta bir ara barmak kadar balık tutmuş sevincinden yere göğe sığamıyordu .

" O balık dişinin kovuğunu doldurmaz len . At onu geri " dedim tüm merhametimle .
Beni dinlemedi , hiç balık olmayan kovasına attı .

Ben arkadaşı uyarmaya başladım . "Gitsek iyi olacak birazdan burada yağmur başlayabilir " dedim .

Duymadı ya da işine gelmedi .Tekrar bağırdım uyarmak için . Bu sefer duydu derdimi ve başını bana döndürüp cevap verdi " bişey olmaz gardaşıııım ! yağmur başlayınca gideriz " dedi .

Gökten tane tane yağmur düşmeye başladı . Üzerimde yağmurlukta yoktu .

Arabayıda tam kıyıya yanaştırmıştık . Ben arkadaşa tekrar seslendim "Arabayı bari yola çıkaralım birazdan buralar çamur olur " dedim panik içinde .

Dediklerime hiç oralı bile olmayan arkadaşım " bişey olmaz gardaşıııım . Hallederiz " dedi hiç umursamayarak .

Yağmur iyice artmaya başladı . Gökten şimşekler zikzak çiziyor , gök gürültüleri bomba gibi kulaklarımızı çatlatıyordu .

Ben göle salladığım oltaları alıp arabanın bagajına koyduktan sonra üzerimde yağmurluk olmadığı için arabanın içine geçtim .

Arabanın içinden yağan yağmuru ve birazdan başımıza geleceklerden habersiz , arkadaşımı izlemeye başladım .

Yağan yağmur artık elbiselerinden de geçmiş vücudunun tenine değmiş olmalı ki uyandı . Yağmurun soğukluğunu hissetti heralde kıpırdanmalar başladı bizimkinde .

Oltalarını gölden çıkarttıktan sonra alalacele arabaya koşmaya başladı . Koşarken de lap diye çamurdan ayağı kaydı , yere yapıştı .

Ben kendimi gülmemek için zor tutuyordum . Kasıklarımı kasıp bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda yardımına koştum . Oltalarını alıp bagaja koyduktan sonra arkadaş üstünün çamuruyla direksiyonun başına geçti .

"İnşallah senin başına gelenler arabanın başına gelmez " dedim gülerek .

Hâla " bişey olmaz gardaşııım " diyerek benim sinir katsayılarımı zorluyordu .

Arabayı çalıştırdı , biraz gitti , yağmurdan yumuşayan toprağa saplanıp kaldı . Patinaj yaptıkça daha da derinlere saplanıyordu araba .

İkimizide bir panik bir telaş aldı . Şakır şakır arabaya vuran yağmurun altında beynimizi zorluyorduk ne yapabiliriz diye .

Arkadaş , arabada çapa var tekerleklerin önündeki çamuru alırsak çıkar diye güya kendine göre dahiyane fikir verdi .

Benim sinirlerim alt üst olmuş başka bişey yapamamın çaresizliği altında çapayla başımın üstünden şelale gibi akan yağmurla birlikte tekerleklerin önünü açmaya başladım .

Kıyıya yanaştırdığımız araba tali yola 10 15 metre kadar uzaklıktaydı . Çapayla tekerleklerin önünü biraz açtıktan sonra ben arkadan , arkadaş direksiyondayken iteklemeye başladım . Araba çamurda patinaj yapa yapa zorla ilerlemeye başladı . Tüm vücuduma yayılmış sinirlerim gevşedi yerini sevince bıraktı derken tekrar az ileride tekrar saplanıp kaldı .

Arabanın bu sefer saplanıp oturduğu yer hafif çukur olmalı ki adeta gölet oldu etrafı .

Çapalarda iş görmez oldu . Tekerleklerin önünü kazdığımızda su bizimle inat ediyor tekrar çamurla kapatıyordu .

Sırılsıklam olduk . Vücudumuz tirtir titremeye başladı soğuktan .Arkadaş arabanın kaloriferlerini açtı . Zaten sıcak olan motor iyice ısıttı ortamı .

Yağmur aralıksız yağmaya devam ediyordu . Çevreye yabancıydık . Köy yolu olduğu için gelen giden de yoktu .

Bizi ancak buradan çekici kurtarabilir düşüncesiyle aklımıza jandarma ihbarı aramak geldi . Bu seferki dahiyane fikir bana aitti .Hemen telefonla numarayı çevirdikten sonra karşımıza çıkan jandarmadan çekici numarası istedik .

Arkadaş telefonunu hemen çevirdi . Karşısına çıkan çekiciyle pazarlık yapmaya başladı . Ben sinirden yumruklarımı sıkıyor olmasından sebep koluma ağrılar giriyordu . Pazarlığın sırasımı dedim içimden kendi kendime .

Telefonu kapattıktan sonra arkadaş
" Gardaşım birazdan gelir çekici . Kurtuluyoruz buradan " dedi çekicinin alacağı paranın üzüntüsüyle .

Kafama dank eden soruyla arkadaşa sordum " yav senin kaskon yok mu ?" dedim gür bir ses tonuyla .

" var ama kasko kazalarda işe yaramıyo mu ? " dedi .

"Teker patlamasına bile geliyorlar " dedim.

Arkadaş torpitodan aldığı evrakları karıştırdı . Telefonuyla bulduğu numarayı çevirdi .

Kaskoyla konuştuktan sonra " hemen bir çekici göndereceklerini " söyledi sevinçle .
Biraz önceki çekicinin istediği miktarı duyan arkadaşımın yüzündeki tedirginlik gitti .

"Ulan şu aç balıklar yüzünden çektiğimiz sıkıntıya bak yaa " dedi arkadaşım tüm pişmanlığıyla .

Arkadaş pazarlık yaptığı çekiciye
" gelme " demek için eline telefonu alırken telefonu çaldı . Arayan çekiciydi . "Yav sizde kaskomu vardı . Niye daha önce söylemediniz . Kasko firması beni aradı . Bölgedeki tek çekici benim zaten . Geliyoruz birazdan " dedi .

Kaskodan alacağı fahiş meblağa sevinerek geleceği konuşmasından belli okuyordu .

Hava iyice kararmıştı . Ortam zifiri karanlık . Göz gözü görmüyor . Gökyüzü bulutlardan kapalı olduğundan yıldızlar yoktu . Dolunay vardı ama cömert davranamıyordu .

Arkadaşa "farlarını yakta çekici bizi görsün " dedim .

Biraz sonra çekici tekrar aradı . Bizi bulamadığını . Ana yola çıkmamızı bizi karşılamamızı söyledi . Arkadaşım dahiyane fikirleri bitmek tükenmek bilmiyordu . İlkyardım çantasından çıkardığı fenerle zifiri karanlığı aydınlata aydınlata anayola çekiciyi karşılamaya gitti .

Ana yoldan tali yola girince biraz çukura iniyorduk kıyıya . Çukurda kaldığımız için farlarımızı açmamıza rağmen görememişti herhalde çekici .

Çekicinin komyonu çamurlu yolda sağa sola kaya kaya yanıma kadar geldi . Durduktan sonra ileri geri yapmasına rağmen saplanıp kaldı o da . Çekici ve arkadaş kamyondan indi .

Çekicinin şaşkınlığı yüzüne vurmuştu . "Ulaaaa ! bende kaldım . Aşağı inerken ayağımı firenden hiç çekmedim " dedi .

"Cebinden çıkardığı telofonu çevirdi " size söylediğim mevkiye büyük kamyonu getirin " dedi ve telefonu kapattı .

"Sizin burada olduğunuzu bilseydim küçük kamyonu getirmezdim .Buralar bataklığa dönmüş " dedi ve yaya olarak anayola çıktı.

Islak elbiselerimiz ve akşamın serinliğiyle kemiklerimize kadar işleyen soğukta tir tir titreyen vücudumuzla artık sadece seyrediyorduk olacakları .

Büyük kamyon geldi . Kancasını küçük kamyona bağladı . Önce yolu açmak için onu çekmesi gerekiyordu .

Büyük kamyon şiddetli kükremelerine rağmen çamurlu yolda devasa tekerlekleri patinaj yapıyor ama malesef oda kaderi olan çamura saplanıp kalıyordu.

Biz arkadaşla şaşkın bakışlarımızla birbirimize bakakaldık .Ben çekiciye " şimdi ne yapacağız " dedim çaresiz bir ses tonuyla .

" Korkma birader Allah ' tan kaskonuz var . Kaskonuz olmasaydı. Sizi ne ben kurtarabilirdim . Ne siz kendi imkanlarınızla kurtulabilirdiniz . Kaskonuz olduğu için ben buraya helikopter bile çağırmaya gücüm var " dedi ve elindeki telefonla bir yerleri aradı .

Artık merak ve heyacan tavan yapmıştı bizde . Hangi aracın buraya gelip bizi kurtarabileciğini görmek için sabırsızlanıyorduk . Ana yola çıktığımızda karşımızdan gelen aracı gördüğümüzde gözlerimiz hayretle açılmıştı . Olacakları merakla izliyorduk .

Kırk ayak dediğimiz up uzun tırın üzerinde operatörüyle birlikte bir tane paletli iş makinesi vardı .

Paletli iş makinesi ne çamur dinliyordu ne taş dinliyordu . Çektiğini ana yola atıyordu . Sıra bizim arkadaşın arabasına geldi . Operator , arkadaşa dönerek "Birader direksiyona geç ben seni var gücümle çekeceğim . Sen yoldan çıkmamaya çalış . Yalnız çekerken arabaya gelebilecek muhtelif zararlardan ben sorumlu değilim " dedi kendini güvenceye alarak .

Arabayı yere sürte sürte ana yola çıkardılar .Ben kurtulmamızın sevinciyle gecenin karanlığında haykırmak isterken arabasından inen arkadaş dişleriyle dudaklarını ısırıyordu " İçim gitti laa .Arabamı dövmeyen taş kalmadı . Araba çekilirken alttan çok kötü çarpma sesleri geldi birader . Bana göre ne egzos kaldı ne karter " dedi üzgün bir ses tonuyla .

Çekici " Açsınızdır . Büroya gidelim çay da içeriz ısınırsınız " dedi samimi ve nezaketli haliyle

Biz saate bakarak çok geç olduğu için kabul etmedik .

Gereken evraklar imzalandı herkes kendi yoluna koyuldu .Gece saatler biri gösteriyordu . Daha hesap verilmesi gereken sürekli arayıp merak eden , evde bizi bekleyen hanımlar vardı . Vereceğimiz cevapları düşüne düşüne Denizli' ye vardık .

Arkadaş hikayesini anlatırken gülmekten yüzü kıpkırmızı olmuş gözünden ve burnundan yaşlar geliyordu . Bende tam mangozluk bu dedim yazdım buraya .


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar