KENDİ DÜNYASINDA KAYBOLAN ADAMLAR
Bir gün arkadaşlarla oturuyorduk .
Muhabbet şahane ... çaylar taze ... Ben Gölhisar 'lıyım deyince arkadaşın biri hemen atıldı . " Biz Gölhisar ' a balık tutmaya çok gittik . Yapraklı ve Bayındır barajı'nda çok anımız vardır " dedi . Hafızasından bir tane anısını anlatmaya başladı .
- Sonbahar ayları ... Kuşluk vakti ... Gökte hava bulutlarını süzmüş berrak mı berrak , güneş tüm cömertliğiyle her yeri aydınlatıyor , kuşlar kanat vurup özgürlüğe uçuyorlardı .
Çavdır 'ın Bayındır barajı'nın kıyısına arabamızı usul usul kurumuş yaprakların çıtır çıtır sesini dinleyerek yanaştırdık .
Suya hasret çatlamış toprağın üzerine arabanın bagajından aldığımız eşyaları bıraktık .
Göl eşsiz manzarasıyla masmavi yorgan gibi serili tam karşımızda duruyordu .
Oltalarımızı tek tek hazırladıktan sonra hiç kımıldamayan göle salladık. Gölün kıyısında her nedense sadece biz vardık . Daha öncede geldiğimizde balık tutanlar olurdu hatta çadır kurup kamp yapanlar bile olurdu .
Oltalarımızda bir ya da iki saat gölde durmasına rağmen hiç kımıldama olmuyordu . Sadece oltanın ucundaki yeme dokunup dokunup kaçıyorlardı balıklar .
Oltalarımızın yemlerini kontrol etmek için çektiğimizde yemleri bitirmişlerdi . Bugün şansımıza aç ve akıllı balıklar denk geliyordu . Balık tutmaya değilde balıkların karnını doyurmaya gelmiştik sanki bugün .
Öğle vakti geçtiğinde havada bulutlar gezinmeye başladı . Güneş afacan çocuklar gibi aydınlığını bir gösteriyor bir göstermiyordu . Sabah Denizli' den çıkarken hava durumuna baktığımızda parçalı bulutlu gösteriyordu fakat kıyı kesimleri de yağışlı gösteriyordu .
Oltalarımızın ucundaki yemleri yeniledikten sonra tekrar salladık .
Aradan zaman geçmesine rağmen bir türlü balıklar oltanın ucuna gelmiyordu .
Güneş artık kara bulutların arkasına saklanıp bize küsmüş , artık aydınlığını göstermiyordu .
Oltanın başındaki arkadaş nasıl bir balık sevdalısıysa oltanın ucuyla taş kesilmişcesine balık beslemekle meşguldu ,kendi dünyasında kayboldu gitti .
Hatta bir ara barmak kadar balık tutmuş sevincinden yere göğe sığamıyordu .
" O balık dişinin kovuğunu doldurmaz len . At onu geri " dedim tüm merhametimle .
Beni dinlemedi , hiç balık olmayan kovasına attı .
Ben arkadaşı uyarmaya başladım . "Gitsek iyi olacak birazdan burada yağmur başlayabilir " dedim .
Duymadı ya da işine gelmedi .Tekrar bağırdım uyarmak için . Bu sefer duydu derdimi ve başını bana döndürüp cevap verdi " bişey olmaz gardaşıııım ! yağmur başlayınca gideriz " dedi .
Gökten tane tane yağmur düşmeye başladı . Üzerimde yağmurlukta yoktu .
Arabayıda tam kıyıya yanaştırmıştık . Ben arkadaşa tekrar seslendim "Arabayı bari yola çıkaralım birazdan buralar çamur olur " dedim panik içinde .
Dediklerime hiç oralı bile olmayan arkadaşım " bişey olmaz gardaşıııım . Hallederiz " dedi hiç umursamayarak .
Yağmur iyice artmaya başladı . Gökten şimşekler zikzak çiziyor , gök gürültüleri bomba gibi kulaklarımızı çatlatıyordu .
Ben göle salladığım oltaları alıp arabanın bagajına koyduktan sonra üzerimde yağmurluk olmadığı için arabanın içine geçtim .
Arabanın içinden yağan yağmuru ve birazdan başımıza geleceklerden habersiz , arkadaşımı izlemeye başladım .
Yağan yağmur artık elbiselerinden de geçmiş vücudunun tenine değmiş olmalı ki uyandı . Yağmurun soğukluğunu hissetti heralde kıpırdanmalar başladı bizimkinde .
Oltalarını gölden çıkarttıktan sonra alalacele arabaya koşmaya başladı . Koşarken de lap diye çamurdan ayağı kaydı , yere yapıştı .
Ben kendimi gülmemek için zor tutuyordum . Kasıklarımı kasıp bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda yardımına koştum . Oltalarını alıp bagaja koyduktan sonra arkadaş üstünün çamuruyla direksiyonun başına geçti .
"İnşallah senin başına gelenler arabanın başına gelmez " dedim gülerek .
Hâla " bişey olmaz gardaşııım " diyerek benim sinir katsayılarımı zorluyordu .
Arabayı çalıştırdı , biraz gitti , yağmurdan yumuşayan toprağa saplanıp kaldı . Patinaj yaptıkça daha da derinlere saplanıyordu araba .
İkimizide bir panik bir telaş aldı . Şakır şakır arabaya vuran yağmurun altında beynimizi zorluyorduk ne yapabiliriz diye .
Arkadaş , arabada çapa var tekerleklerin önündeki çamuru alırsak çıkar diye güya kendine göre dahiyane fikir verdi .
Benim sinirlerim alt üst olmuş başka bişey yapamamın çaresizliği altında çapayla başımın üstünden şelale gibi akan yağmurla birlikte tekerleklerin önünü açmaya başladım .
Kıyıya yanaştırdığımız araba tali yola 10 15 metre kadar uzaklıktaydı . Çapayla tekerleklerin önünü biraz açtıktan sonra ben arkadan , arkadaş direksiyondayken iteklemeye başladım . Araba çamurda patinaj yapa yapa zorla ilerlemeye başladı . Tüm vücuduma yayılmış sinirlerim gevşedi yerini sevince bıraktı derken tekrar az ileride tekrar saplanıp kaldı .
Arabanın bu sefer saplanıp oturduğu yer hafif çukur olmalı ki adeta gölet oldu etrafı .
Çapalarda iş görmez oldu . Tekerleklerin önünü kazdığımızda su bizimle inat ediyor tekrar çamurla kapatıyordu .
Sırılsıklam olduk . Vücudumuz tirtir titremeye başladı soğuktan .Arkadaş arabanın kaloriferlerini açtı . Zaten sıcak olan motor iyice ısıttı ortamı .
Yağmur aralıksız yağmaya devam ediyordu . Çevreye yabancıydık . Köy yolu olduğu için gelen giden de yoktu .
Bizi ancak buradan çekici kurtarabilir düşüncesiyle aklımıza jandarma ihbarı aramak geldi . Bu seferki dahiyane fikir bana aitti .Hemen telefonla numarayı çevirdikten sonra karşımıza çıkan jandarmadan çekici numarası istedik .
Arkadaş telefonunu hemen çevirdi . Karşısına çıkan çekiciyle pazarlık yapmaya başladı . Ben sinirden yumruklarımı sıkıyor olmasından sebep koluma ağrılar giriyordu . Pazarlığın sırasımı dedim içimden kendi kendime .
Telefonu kapattıktan sonra arkadaş
" Gardaşım birazdan gelir çekici . Kurtuluyoruz buradan " dedi çekicinin alacağı paranın üzüntüsüyle .
Kafama dank eden soruyla arkadaşa sordum " yav senin kaskon yok mu ?" dedim gür bir ses tonuyla .
" var ama kasko kazalarda işe yaramıyo mu ? " dedi .
"Teker patlamasına bile geliyorlar " dedim.
Arkadaş torpitodan aldığı evrakları karıştırdı . Telefonuyla bulduğu numarayı çevirdi .
Kaskoyla konuştuktan sonra " hemen bir çekici göndereceklerini " söyledi sevinçle .
Biraz önceki çekicinin istediği miktarı duyan arkadaşımın yüzündeki tedirginlik gitti .
"Ulan şu aç balıklar yüzünden çektiğimiz sıkıntıya bak yaa " dedi arkadaşım tüm pişmanlığıyla .
Arkadaş pazarlık yaptığı çekiciye
" gelme " demek için eline telefonu alırken telefonu çaldı . Arayan çekiciydi . "Yav sizde kaskomu vardı . Niye daha önce söylemediniz . Kasko firması beni aradı . Bölgedeki tek çekici benim zaten . Geliyoruz birazdan " dedi .
Kaskodan alacağı fahiş meblağa sevinerek geleceği konuşmasından belli okuyordu .
Hava iyice kararmıştı . Ortam zifiri karanlık . Göz gözü görmüyor . Gökyüzü bulutlardan kapalı olduğundan yıldızlar yoktu . Dolunay vardı ama cömert davranamıyordu .
Arkadaşa "farlarını yakta çekici bizi görsün " dedim .
Biraz sonra çekici tekrar aradı . Bizi bulamadığını . Ana yola çıkmamızı bizi karşılamamızı söyledi . Arkadaşım dahiyane fikirleri bitmek tükenmek bilmiyordu . İlkyardım çantasından çıkardığı fenerle zifiri karanlığı aydınlata aydınlata anayola çekiciyi karşılamaya gitti .
Ana yoldan tali yola girince biraz çukura iniyorduk kıyıya . Çukurda kaldığımız için farlarımızı açmamıza rağmen görememişti herhalde çekici .
Çekicinin komyonu çamurlu yolda sağa sola kaya kaya yanıma kadar geldi . Durduktan sonra ileri geri yapmasına rağmen saplanıp kaldı o da . Çekici ve arkadaş kamyondan indi .
Çekicinin şaşkınlığı yüzüne vurmuştu . "Ulaaaa ! bende kaldım . Aşağı inerken ayağımı firenden hiç çekmedim " dedi .
"Cebinden çıkardığı telofonu çevirdi " size söylediğim mevkiye büyük kamyonu getirin " dedi ve telefonu kapattı .
"Sizin burada olduğunuzu bilseydim küçük kamyonu getirmezdim .Buralar bataklığa dönmüş " dedi ve yaya olarak anayola çıktı.
Islak elbiselerimiz ve akşamın serinliğiyle kemiklerimize kadar işleyen soğukta tir tir titreyen vücudumuzla artık sadece seyrediyorduk olacakları .
Büyük kamyon geldi . Kancasını küçük kamyona bağladı . Önce yolu açmak için onu çekmesi gerekiyordu .
Büyük kamyon şiddetli kükremelerine rağmen çamurlu yolda devasa tekerlekleri patinaj yapıyor ama malesef oda kaderi olan çamura saplanıp kalıyordu.
Biz arkadaşla şaşkın bakışlarımızla birbirimize bakakaldık .Ben çekiciye " şimdi ne yapacağız " dedim çaresiz bir ses tonuyla .
" Korkma birader Allah ' tan kaskonuz var . Kaskonuz olmasaydı. Sizi ne ben kurtarabilirdim . Ne siz kendi imkanlarınızla kurtulabilirdiniz . Kaskonuz olduğu için ben buraya helikopter bile çağırmaya gücüm var " dedi ve elindeki telefonla bir yerleri aradı .
Artık merak ve heyacan tavan yapmıştı bizde . Hangi aracın buraya gelip bizi kurtarabileciğini görmek için sabırsızlanıyorduk . Ana yola çıktığımızda karşımızdan gelen aracı gördüğümüzde gözlerimiz hayretle açılmıştı . Olacakları merakla izliyorduk .
Kırk ayak dediğimiz up uzun tırın üzerinde operatörüyle birlikte bir tane paletli iş makinesi vardı .
Paletli iş makinesi ne çamur dinliyordu ne taş dinliyordu . Çektiğini ana yola atıyordu . Sıra bizim arkadaşın arabasına geldi . Operator , arkadaşa dönerek "Birader direksiyona geç ben seni var gücümle çekeceğim . Sen yoldan çıkmamaya çalış . Yalnız çekerken arabaya gelebilecek muhtelif zararlardan ben sorumlu değilim " dedi kendini güvenceye alarak .
Arabayı yere sürte sürte ana yola çıkardılar .Ben kurtulmamızın sevinciyle gecenin karanlığında haykırmak isterken arabasından inen arkadaş dişleriyle dudaklarını ısırıyordu " İçim gitti laa .Arabamı dövmeyen taş kalmadı . Araba çekilirken alttan çok kötü çarpma sesleri geldi birader . Bana göre ne egzos kaldı ne karter " dedi üzgün bir ses tonuyla .
Çekici " Açsınızdır . Büroya gidelim çay da içeriz ısınırsınız " dedi samimi ve nezaketli haliyle
Biz saate bakarak çok geç olduğu için kabul etmedik .
Gereken evraklar imzalandı herkes kendi yoluna koyuldu .Gece saatler biri gösteriyordu . Daha hesap verilmesi gereken sürekli arayıp merak eden , evde bizi bekleyen hanımlar vardı . Vereceğimiz cevapları düşüne düşüne Denizli' ye vardık .
Arkadaş hikayesini anlatırken gülmekten yüzü kıpkırmızı olmuş gözünden ve burnundan yaşlar geliyordu . Bende tam mangozluk bu dedim yazdım buraya .
Bir gün arkadaşlarla oturuyorduk .
Muhabbet şahane ... çaylar taze ... Ben Gölhisar 'lıyım deyince arkadaşın biri hemen atıldı . " Biz Gölhisar ' a balık tutmaya çok gittik . Yapraklı ve Bayındır barajı'nda çok anımız vardır " dedi . Hafızasından bir tane anısını anlatmaya başladı .
- Sonbahar ayları ... Kuşluk vakti ... Gökte hava bulutlarını süzmüş berrak mı berrak , güneş tüm cömertliğiyle her yeri aydınlatıyor , kuşlar kanat vurup özgürlüğe uçuyorlardı .
Çavdır 'ın Bayındır barajı'nın kıyısına arabamızı usul usul kurumuş yaprakların çıtır çıtır sesini dinleyerek yanaştırdık .
Suya hasret çatlamış toprağın üzerine arabanın bagajından aldığımız eşyaları bıraktık .
Göl eşsiz manzarasıyla masmavi yorgan gibi serili tam karşımızda duruyordu .
Oltalarımızı tek tek hazırladıktan sonra hiç kımıldamayan göle salladık. Gölün kıyısında her nedense sadece biz vardık . Daha öncede geldiğimizde balık tutanlar olurdu hatta çadır kurup kamp yapanlar bile olurdu .
Oltalarımızda bir ya da iki saat gölde durmasına rağmen hiç kımıldama olmuyordu . Sadece oltanın ucundaki yeme dokunup dokunup kaçıyorlardı balıklar .
Oltalarımızın yemlerini kontrol etmek için çektiğimizde yemleri bitirmişlerdi . Bugün şansımıza aç ve akıllı balıklar denk geliyordu . Balık tutmaya değilde balıkların karnını doyurmaya gelmiştik sanki bugün .
Öğle vakti geçtiğinde havada bulutlar gezinmeye başladı . Güneş afacan çocuklar gibi aydınlığını bir gösteriyor bir göstermiyordu . Sabah Denizli' den çıkarken hava durumuna baktığımızda parçalı bulutlu gösteriyordu fakat kıyı kesimleri de yağışlı gösteriyordu .
Oltalarımızın ucundaki yemleri yeniledikten sonra tekrar salladık .
Aradan zaman geçmesine rağmen bir türlü balıklar oltanın ucuna gelmiyordu .
Güneş artık kara bulutların arkasına saklanıp bize küsmüş , artık aydınlığını göstermiyordu .
Oltanın başındaki arkadaş nasıl bir balık sevdalısıysa oltanın ucuyla taş kesilmişcesine balık beslemekle meşguldu ,kendi dünyasında kayboldu gitti .
Hatta bir ara barmak kadar balık tutmuş sevincinden yere göğe sığamıyordu .
" O balık dişinin kovuğunu doldurmaz len . At onu geri " dedim tüm merhametimle .
Beni dinlemedi , hiç balık olmayan kovasına attı .
Ben arkadaşı uyarmaya başladım . "Gitsek iyi olacak birazdan burada yağmur başlayabilir " dedim .
Duymadı ya da işine gelmedi .Tekrar bağırdım uyarmak için . Bu sefer duydu derdimi ve başını bana döndürüp cevap verdi " bişey olmaz gardaşıııım ! yağmur başlayınca gideriz " dedi .
Gökten tane tane yağmur düşmeye başladı . Üzerimde yağmurlukta yoktu .
Arabayıda tam kıyıya yanaştırmıştık . Ben arkadaşa tekrar seslendim "Arabayı bari yola çıkaralım birazdan buralar çamur olur " dedim panik içinde .
Dediklerime hiç oralı bile olmayan arkadaşım " bişey olmaz gardaşıııım . Hallederiz " dedi hiç umursamayarak .
Yağmur iyice artmaya başladı . Gökten şimşekler zikzak çiziyor , gök gürültüleri bomba gibi kulaklarımızı çatlatıyordu .
Ben göle salladığım oltaları alıp arabanın bagajına koyduktan sonra üzerimde yağmurluk olmadığı için arabanın içine geçtim .
Arabanın içinden yağan yağmuru ve birazdan başımıza geleceklerden habersiz , arkadaşımı izlemeye başladım .
Yağan yağmur artık elbiselerinden de geçmiş vücudunun tenine değmiş olmalı ki uyandı . Yağmurun soğukluğunu hissetti heralde kıpırdanmalar başladı bizimkinde .
Oltalarını gölden çıkarttıktan sonra alalacele arabaya koşmaya başladı . Koşarken de lap diye çamurdan ayağı kaydı , yere yapıştı .
Ben kendimi gülmemek için zor tutuyordum . Kasıklarımı kasıp bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda yardımına koştum . Oltalarını alıp bagaja koyduktan sonra arkadaş üstünün çamuruyla direksiyonun başına geçti .
"İnşallah senin başına gelenler arabanın başına gelmez " dedim gülerek .
Hâla " bişey olmaz gardaşııım " diyerek benim sinir katsayılarımı zorluyordu .
Arabayı çalıştırdı , biraz gitti , yağmurdan yumuşayan toprağa saplanıp kaldı . Patinaj yaptıkça daha da derinlere saplanıyordu araba .
İkimizide bir panik bir telaş aldı . Şakır şakır arabaya vuran yağmurun altında beynimizi zorluyorduk ne yapabiliriz diye .
Arkadaş , arabada çapa var tekerleklerin önündeki çamuru alırsak çıkar diye güya kendine göre dahiyane fikir verdi .
Benim sinirlerim alt üst olmuş başka bişey yapamamın çaresizliği altında çapayla başımın üstünden şelale gibi akan yağmurla birlikte tekerleklerin önünü açmaya başladım .
Kıyıya yanaştırdığımız araba tali yola 10 15 metre kadar uzaklıktaydı . Çapayla tekerleklerin önünü biraz açtıktan sonra ben arkadan , arkadaş direksiyondayken iteklemeye başladım . Araba çamurda patinaj yapa yapa zorla ilerlemeye başladı . Tüm vücuduma yayılmış sinirlerim gevşedi yerini sevince bıraktı derken tekrar az ileride tekrar saplanıp kaldı .
Arabanın bu sefer saplanıp oturduğu yer hafif çukur olmalı ki adeta gölet oldu etrafı .
Çapalarda iş görmez oldu . Tekerleklerin önünü kazdığımızda su bizimle inat ediyor tekrar çamurla kapatıyordu .
Sırılsıklam olduk . Vücudumuz tirtir titremeye başladı soğuktan .Arkadaş arabanın kaloriferlerini açtı . Zaten sıcak olan motor iyice ısıttı ortamı .
Yağmur aralıksız yağmaya devam ediyordu . Çevreye yabancıydık . Köy yolu olduğu için gelen giden de yoktu .
Bizi ancak buradan çekici kurtarabilir düşüncesiyle aklımıza jandarma ihbarı aramak geldi . Bu seferki dahiyane fikir bana aitti .Hemen telefonla numarayı çevirdikten sonra karşımıza çıkan jandarmadan çekici numarası istedik .
Arkadaş telefonunu hemen çevirdi . Karşısına çıkan çekiciyle pazarlık yapmaya başladı . Ben sinirden yumruklarımı sıkıyor olmasından sebep koluma ağrılar giriyordu . Pazarlığın sırasımı dedim içimden kendi kendime .
Telefonu kapattıktan sonra arkadaş
" Gardaşım birazdan gelir çekici . Kurtuluyoruz buradan " dedi çekicinin alacağı paranın üzüntüsüyle .
Kafama dank eden soruyla arkadaşa sordum " yav senin kaskon yok mu ?" dedim gür bir ses tonuyla .
" var ama kasko kazalarda işe yaramıyo mu ? " dedi .
"Teker patlamasına bile geliyorlar " dedim.
Arkadaş torpitodan aldığı evrakları karıştırdı . Telefonuyla bulduğu numarayı çevirdi .
Kaskoyla konuştuktan sonra " hemen bir çekici göndereceklerini " söyledi sevinçle .
Biraz önceki çekicinin istediği miktarı duyan arkadaşımın yüzündeki tedirginlik gitti .
"Ulan şu aç balıklar yüzünden çektiğimiz sıkıntıya bak yaa " dedi arkadaşım tüm pişmanlığıyla .
Arkadaş pazarlık yaptığı çekiciye
" gelme " demek için eline telefonu alırken telefonu çaldı . Arayan çekiciydi . "Yav sizde kaskomu vardı . Niye daha önce söylemediniz . Kasko firması beni aradı . Bölgedeki tek çekici benim zaten . Geliyoruz birazdan " dedi .
Kaskodan alacağı fahiş meblağa sevinerek geleceği konuşmasından belli okuyordu .
Hava iyice kararmıştı . Ortam zifiri karanlık . Göz gözü görmüyor . Gökyüzü bulutlardan kapalı olduğundan yıldızlar yoktu . Dolunay vardı ama cömert davranamıyordu .
Arkadaşa "farlarını yakta çekici bizi görsün " dedim .
Biraz sonra çekici tekrar aradı . Bizi bulamadığını . Ana yola çıkmamızı bizi karşılamamızı söyledi . Arkadaşım dahiyane fikirleri bitmek tükenmek bilmiyordu . İlkyardım çantasından çıkardığı fenerle zifiri karanlığı aydınlata aydınlata anayola çekiciyi karşılamaya gitti .
Ana yoldan tali yola girince biraz çukura iniyorduk kıyıya . Çukurda kaldığımız için farlarımızı açmamıza rağmen görememişti herhalde çekici .
Çekicinin komyonu çamurlu yolda sağa sola kaya kaya yanıma kadar geldi . Durduktan sonra ileri geri yapmasına rağmen saplanıp kaldı o da . Çekici ve arkadaş kamyondan indi .
Çekicinin şaşkınlığı yüzüne vurmuştu . "Ulaaaa ! bende kaldım . Aşağı inerken ayağımı firenden hiç çekmedim " dedi .
"Cebinden çıkardığı telofonu çevirdi " size söylediğim mevkiye büyük kamyonu getirin " dedi ve telefonu kapattı .
"Sizin burada olduğunuzu bilseydim küçük kamyonu getirmezdim .Buralar bataklığa dönmüş " dedi ve yaya olarak anayola çıktı.
Islak elbiselerimiz ve akşamın serinliğiyle kemiklerimize kadar işleyen soğukta tir tir titreyen vücudumuzla artık sadece seyrediyorduk olacakları .
Büyük kamyon geldi . Kancasını küçük kamyona bağladı . Önce yolu açmak için onu çekmesi gerekiyordu .
Büyük kamyon şiddetli kükremelerine rağmen çamurlu yolda devasa tekerlekleri patinaj yapıyor ama malesef oda kaderi olan çamura saplanıp kalıyordu.
Biz arkadaşla şaşkın bakışlarımızla birbirimize bakakaldık .Ben çekiciye " şimdi ne yapacağız " dedim çaresiz bir ses tonuyla .
" Korkma birader Allah ' tan kaskonuz var . Kaskonuz olmasaydı. Sizi ne ben kurtarabilirdim . Ne siz kendi imkanlarınızla kurtulabilirdiniz . Kaskonuz olduğu için ben buraya helikopter bile çağırmaya gücüm var " dedi ve elindeki telefonla bir yerleri aradı .
Artık merak ve heyacan tavan yapmıştı bizde . Hangi aracın buraya gelip bizi kurtarabileciğini görmek için sabırsızlanıyorduk . Ana yola çıktığımızda karşımızdan gelen aracı gördüğümüzde gözlerimiz hayretle açılmıştı . Olacakları merakla izliyorduk .
Kırk ayak dediğimiz up uzun tırın üzerinde operatörüyle birlikte bir tane paletli iş makinesi vardı .
Paletli iş makinesi ne çamur dinliyordu ne taş dinliyordu . Çektiğini ana yola atıyordu . Sıra bizim arkadaşın arabasına geldi . Operator , arkadaşa dönerek "Birader direksiyona geç ben seni var gücümle çekeceğim . Sen yoldan çıkmamaya çalış . Yalnız çekerken arabaya gelebilecek muhtelif zararlardan ben sorumlu değilim " dedi kendini güvenceye alarak .
Arabayı yere sürte sürte ana yola çıkardılar .Ben kurtulmamızın sevinciyle gecenin karanlığında haykırmak isterken arabasından inen arkadaş dişleriyle dudaklarını ısırıyordu " İçim gitti laa .Arabamı dövmeyen taş kalmadı . Araba çekilirken alttan çok kötü çarpma sesleri geldi birader . Bana göre ne egzos kaldı ne karter " dedi üzgün bir ses tonuyla .
Çekici " Açsınızdır . Büroya gidelim çay da içeriz ısınırsınız " dedi samimi ve nezaketli haliyle
Biz saate bakarak çok geç olduğu için kabul etmedik .
Gereken evraklar imzalandı herkes kendi yoluna koyuldu .Gece saatler biri gösteriyordu . Daha hesap verilmesi gereken sürekli arayıp merak eden , evde bizi bekleyen hanımlar vardı . Vereceğimiz cevapları düşüne düşüne Denizli' ye vardık .
Arkadaş hikayesini anlatırken gülmekten yüzü kıpkırmızı olmuş gözünden ve burnundan yaşlar geliyordu . Bende tam mangozluk bu dedim yazdım buraya .
Yorumlar
Yorum Gönder