ARANAN ADAM
Yıl 1989 .. Kardeşim 3 , ben 8 yaşlardayım ... Yaz tatili ... Güneş tüm ihtişamıyla her yeri aydınlattığı gün ..
Evimizin avlusunda dut ağacının gölgesinde annemin ve babamında evde olmayışından çamura bata çıka kardeşimle oynuyorduk . Annemle babam ovaya gitmişlerdi .
Avlu kapısı bizim demirdi . Açılıp kapanınca tüm mahalle duyardı gürültüsünü . Tam kardeşimle oyuna dalmışken avlu kapısının gürültüsüyle irkildik .
Ben ve kardeşim tüm yönümüzü avlu kapısına çevirmiş gelenler karşısında donakalmıştık , panikledik hatta korktuk . Benim ve kardeşimin minicik ellerinden çamur akıyordu .
Gelenler iki tane tam donanımlı polisti . Bellerinde tabancalar , joplar , kelepçeler vardı . İlk defa yakın markajda polis görmenin heyecanıyla ne yapacağımızı şaşırdık .
Acaba biri bizi mi şikayet etmişti ? Kimsenin tavuğuna kışş bile dememiştik . Fakat geçenlerde komşunun bahçesinden erik almıştık . Komşu bizi her gördüğünde " Sizi polislere veririm bak " diye bağırırdı elinde sopayla kovalayarak . Acaba o mu şikayet etmişti . Ya da babamdan habersiz cebinden aşırdığım para yüzünden mi gelmişlerdi ? Kafamda tilki gibi dönen sorular vardı . İki çocuk olan bizlerden ne istiyorlardı .
Polisin biri kaşlarını çattı " Sizin evde anneniz babanız yok mu? " dedi sert bir ses tonuyla .
"Yok " diyebildim kısık bir sesle .
Kalbim kulaklarımda atıyordu . Polisin dediklerinden hiç bir şey anlamıyordum . Komşu Rahmetli İsmail gencel dayımın hanımı Ayşe yenge yetişti koşa koşa .
O gelince biraz rahatlamıştım . Ayşe yengemin telaşı , paniği yüzüne vurmuştu .
Şefkatli ellerini başıma değdirerek " Sen bizim üst komşu kasketli dayıyı tanıyon mu ? " dedi yumuşacık ses tonuyla .
"Tanımam mı Ayşe yenge her gün bizim sokaktan geçiyor ya " dedim minicik göğsümü gererek .
"Hah ! Bu polis amcalar seni çarşıya götürecek , kahvehaneleri gezeceksiniz . Görürsen polis amcaya söyleceksin tamam mı " dedi Ayşe yenge .
"Gösteririm ama kardeşim yalnız kalacak " dedim elimle üç yaşındaki kardeşimi göstererek .
Ayşe yenge kardeşimin elinden tuttu, "Kardeşin bize emanet , korkma " dedi .
İki tane polis amca beni aralarına suçluymuşum gibi aldı . Filmlerde öyle görüyordum hep . Sokağa çıkınca bütün komşular dışardaydı . Acaba beni suçlu olarak mı düşünüyorlardı . 1974 model sedan reno marka polis ararabasının arka koltuğuna geçirdiler beni . Arka camdan baktığımda kardeşim ağlıyordu elleriyle gözlerini ovuşturarak . Kardeşimi öyle görünce ağlayasım geldi ama ağlayamıyordum her nedense .
Kapısının önünde bekleyen büyük amcalar varken beni neden götürüyordu acaba diye düşüncelerle çarşıya varmıştık .
Armutlu , çeşme ve konak mahalelerindeki tüm kahvehaneleri gezdik ama Kasketli dayı 'dan eser yoktu .
Her kahvehaneye girdiğimizde okey ve kâğıt oyunu oynayan gençler polisi gördüğünde kuyruğunu kıstıran kaçıyordu .
Acaba bu kasketli dayı 'yı polisler neden arıyorlardı . Minicik beynimde oluşan sorular zincirini dönüpte polise soramıyordum korkumdan .
Bütün ümitler kesilmiş , kasketli dayı 'yı bulamamıştık .Polisler endişeye düşmüş kendi aralarında konuşuyorlardı . "Kaçmış olabilir "
Beni eve bırakmışlardı polisler . Komşular meraklı bakışlarla bana soru soruyorlardı . "Buldunuz mu kasketli dayı 'yı ? " Meğer biliyorlarmış beni neden götürdüklerini .
Ağlayan kardeşim beni unutmuş Ayşe yengesinin verdiği oyucaklarla yüzünde gülücükler atarak oynuyordu . İki oyuncağa beni satan kardeşim arkamdan ağlarken ne müthiş duygulanmıştım halbuki .
Annemle Babam ovadan gelince durumu anlattım . Onlarda haberleri Ayşe yengemden aldılar . Ben merakla o dayıyı neden aradıklarını anneme ve babama soruyordum ama kaçamak cevap veriyorlardı .
Büyünce öğrendiğimde Kasketli dayı ' yı ailevi sebepten dolayı arıyorlarmış polisler o günlerde .
Yıl 1989 .. Kardeşim 3 , ben 8 yaşlardayım ... Yaz tatili ... Güneş tüm ihtişamıyla her yeri aydınlattığı gün ..
Evimizin avlusunda dut ağacının gölgesinde annemin ve babamında evde olmayışından çamura bata çıka kardeşimle oynuyorduk . Annemle babam ovaya gitmişlerdi .
Avlu kapısı bizim demirdi . Açılıp kapanınca tüm mahalle duyardı gürültüsünü . Tam kardeşimle oyuna dalmışken avlu kapısının gürültüsüyle irkildik .
Ben ve kardeşim tüm yönümüzü avlu kapısına çevirmiş gelenler karşısında donakalmıştık , panikledik hatta korktuk . Benim ve kardeşimin minicik ellerinden çamur akıyordu .
Gelenler iki tane tam donanımlı polisti . Bellerinde tabancalar , joplar , kelepçeler vardı . İlk defa yakın markajda polis görmenin heyecanıyla ne yapacağımızı şaşırdık .
Acaba biri bizi mi şikayet etmişti ? Kimsenin tavuğuna kışş bile dememiştik . Fakat geçenlerde komşunun bahçesinden erik almıştık . Komşu bizi her gördüğünde " Sizi polislere veririm bak " diye bağırırdı elinde sopayla kovalayarak . Acaba o mu şikayet etmişti . Ya da babamdan habersiz cebinden aşırdığım para yüzünden mi gelmişlerdi ? Kafamda tilki gibi dönen sorular vardı . İki çocuk olan bizlerden ne istiyorlardı .
Polisin biri kaşlarını çattı " Sizin evde anneniz babanız yok mu? " dedi sert bir ses tonuyla .
"Yok " diyebildim kısık bir sesle .
Kalbim kulaklarımda atıyordu . Polisin dediklerinden hiç bir şey anlamıyordum . Komşu Rahmetli İsmail gencel dayımın hanımı Ayşe yenge yetişti koşa koşa .
O gelince biraz rahatlamıştım . Ayşe yengemin telaşı , paniği yüzüne vurmuştu .
Şefkatli ellerini başıma değdirerek " Sen bizim üst komşu kasketli dayıyı tanıyon mu ? " dedi yumuşacık ses tonuyla .
"Tanımam mı Ayşe yenge her gün bizim sokaktan geçiyor ya " dedim minicik göğsümü gererek .
"Hah ! Bu polis amcalar seni çarşıya götürecek , kahvehaneleri gezeceksiniz . Görürsen polis amcaya söyleceksin tamam mı " dedi Ayşe yenge .
"Gösteririm ama kardeşim yalnız kalacak " dedim elimle üç yaşındaki kardeşimi göstererek .
Ayşe yenge kardeşimin elinden tuttu, "Kardeşin bize emanet , korkma " dedi .
İki tane polis amca beni aralarına suçluymuşum gibi aldı . Filmlerde öyle görüyordum hep . Sokağa çıkınca bütün komşular dışardaydı . Acaba beni suçlu olarak mı düşünüyorlardı . 1974 model sedan reno marka polis ararabasının arka koltuğuna geçirdiler beni . Arka camdan baktığımda kardeşim ağlıyordu elleriyle gözlerini ovuşturarak . Kardeşimi öyle görünce ağlayasım geldi ama ağlayamıyordum her nedense .
Kapısının önünde bekleyen büyük amcalar varken beni neden götürüyordu acaba diye düşüncelerle çarşıya varmıştık .
Armutlu , çeşme ve konak mahalelerindeki tüm kahvehaneleri gezdik ama Kasketli dayı 'dan eser yoktu .
Her kahvehaneye girdiğimizde okey ve kâğıt oyunu oynayan gençler polisi gördüğünde kuyruğunu kıstıran kaçıyordu .
Acaba bu kasketli dayı 'yı polisler neden arıyorlardı . Minicik beynimde oluşan sorular zincirini dönüpte polise soramıyordum korkumdan .
Bütün ümitler kesilmiş , kasketli dayı 'yı bulamamıştık .Polisler endişeye düşmüş kendi aralarında konuşuyorlardı . "Kaçmış olabilir "
Beni eve bırakmışlardı polisler . Komşular meraklı bakışlarla bana soru soruyorlardı . "Buldunuz mu kasketli dayı 'yı ? " Meğer biliyorlarmış beni neden götürdüklerini .
Ağlayan kardeşim beni unutmuş Ayşe yengesinin verdiği oyucaklarla yüzünde gülücükler atarak oynuyordu . İki oyuncağa beni satan kardeşim arkamdan ağlarken ne müthiş duygulanmıştım halbuki .
Annemle Babam ovadan gelince durumu anlattım . Onlarda haberleri Ayşe yengemden aldılar . Ben merakla o dayıyı neden aradıklarını anneme ve babama soruyordum ama kaçamak cevap veriyorlardı .
Büyünce öğrendiğimde Kasketli dayı ' yı ailevi sebepten dolayı arıyorlarmış polisler o günlerde .
Yorumlar
Yorum Gönder