YOLUNU KAYBEDEN GARİP

Urfa 'dan bir arkadaşımla sohbet ediyorduk .Eskilerden yenilerden konuşurken erkeklerin olmassa olmazlarından askerlik anılarına geldi sıra .
Kimi zaman hüzünlenerek kimi zaman gülerek başladı hikayesini anlatmaya ;

- Ellerime kınalar yapılmıştı . Bizim oralarda askerlerin ellerine kına yapılır . Kurbanlık koyunların kınaları gibi . Gerekirse vatana kurban olmak için . Çanakkale hikayelerinden biliyorum .

Sırtımıza kimimiz kırmızı tülbent kimimiz türk bayrağı bağlamıştık . Ben bırak askere gitmeyi ilk defa , yaşadığım ilçenin sınırları dışına çıkmanın heyecanı içindeydim .

Duvulla zurnalar otogarın gürültüsünü bastırmaya başladı . Halay başı elinde mendili sallamaya başlayınca kolkola girip halay çektik , kimi zaman Ankara havaları , kimi zaman erik dalıyla toprağın tozunu havalandırdık .

İlerleyen saatlerde Mercedes marka 302 yanaştı yamacımıza upuzun klakson sesiyle . Az önce oynarken yüzünde gülücükler saçan anacığımın gözlerinden boncuk boncuk göz yaşları dökülmeye başladı . Onu öyle görünce teselli verir gibi " Anacığım ağlama bak benide ağlatacaksın " dememle bana sımsıkı sarılıp ağlamaları kuvvetlendi . Hıçkırıklara boğulmaya başladı . Ben de kendimi tutamayıp haykırmaya başladım .

Anam kollarını omuzlarımdan tuttu " Kazık kadar oğlan oldun . Vatanı koruyacak adam ağlar mı hiç "dedi beyaz tülbentinin köşesiyle göz yaşlarını silerek .

Zor güç ayrıldık anamla . Beni tuttukları gibi havaya fırlatmaya başladılar . Midem ağzıma gelmişti .Üç beş yudum da biraz içip kaçamak yapmıştık arkadaşlarla . Anam duysa ak sütünü helal etmez haa .

Hayatımda ilk defa bineceğim otobüse , milletin sırtında ayağım yere değmeden attılar beni . " En büyük asker bizim asker !" nidaları otobüsteki bütün yolcuların bakışlarını benim üzerime kilitledi .

Otobüs oradan ayrılırken boynu bükük anamın el sallayışını kederli bakışlarımla seyrederken uzaklaştık.

Bir süre otobüste giderken tutamadım kendimi ağlamaya başladım . Arkadan bir yolcu mendilini uzatarak " Üzülme evlat sayılı gün çabuk geçer " dedi .

Otobüs Urfa dan çıkıp Adana üzerinden
Afyon'da beni bırakıp İstanbula geçecekti .

Ne Adana bilirim ne Afyon bilirim . Arkadaşlar " senin bu halinle inzibatlar bulur zaten "demişlerdi dalga geçer gibi.

Kafasını sıfıra vurmuş , elleri kınalı otogarda ne arayacak bu garip öyle değil mi?

Sabah olacaklardan habersizdim . Otobüs , gecenin karanlığında ağır ağır  ilerlerken askerlik arefesinin verdiği yorgunluktan vücudum dayanamamış sızmış kalmışım .

Mavinin omzumu tutarak " Kurban son durak burası . Geldik !" demesiyle uyandım . Otobüsten herkez inmiş kimse kalmamıştı .

Gözümü ellerimle ovuşturarak otobüsten inince mavin son kalan bavulu bagajdan indirerek " bu senin galiba başka bavul yok " dedi .

Etrafıma bakınırken uyku sersemliğini de içime gömüp arkamı döndüğümde ne mavin vardı ne o koca otobüs vardı . Sanki buhar olup kaybolmuşlardı .

Allahım ben nerdeydim . Gideceğin yer bizim memleket gibi küçük bir yerleşim yeri demişlerdi . Ama dedikleri gibi değildi .Her taraf hınca hınç insan seli , koca koca otobüslerin biri girip biri çıkan , binaların göğü deldiği bir yerdeydim . Ayaklarıma baktığımda yerde ne toprak var ne taş , cam gibi bir yer . Yere baktığımda kendimi görüyorum .

Kınalı ellerimle tuttuğum bavulla ilerlerken kalabalığın arasından tanıdık bir yüz gördüm sanki . Bu bizim mavindi . İsmini bilmediğimden " Mavin! " diye bağırıyorum . Çevredeki bütün mavinler bana bakıyor ama o bana bakmayışından deliye dönüyorum . Koştum kalabalıkların arasından sevine sevine ama bir asansöre bindi kapı kapanınca yetişemedim .

Ne yapacaktım , nereye gidecektim ,kime soracaktım diye düşünmek için zor güç bulduğum bir banka oturdum .Biri dokunsa ağlayacak halim vardı . Çaresiz çaresiz düşünürken iki elimle yüzümü kapadım dayanamayıp ağlamaya başladım .

Yanıma bir amca oturdu . " Evladım neden ağlıyorsun "dedi yumuşak ses tonuyla .

Gözlüklerinin üstünden bakan amcaya
" Amca burası neresi ben nerdeyim " dedim ağlayarak .

Elleriyle sırtımı sıvazladı " Yavrum burası İstanbul , sen nereye gideceksin " dedi .

"Amca ben askerim Urfa taraflarından geliyorum .Benim Afyon da inmem gerekiyordu . Mavin indirmemiş ."

" Yavrum Afyon da sen neden inmedin ? "

"Uyuyakalmışım " dedim gözyaşlarımı tutamayarak .

Amcam kalkınca elimden tutup beni polis noktasına götürdü . Polis arkadaşlara durumu anlattı . Polisin biri yanıma geldi kimlik ve sevk kâğıdını istedi benden . Gösterdikten sonra
" beni takip et "dedi .

Amcayla vedalaştıktan sonra polisi takip ettim . Beni Afyon otobüsüne bindirdiler . Şöföre benim asker olduğumu söylemişler . Ücrette almadılar . Şöför beni Afyon' da kendi elleriyle polise teslim etti suçluymuşum gibi . Ama bu garibe yardım ettiğini biliyordum . Orada çay içerken beni götürecek inzibatlar geldi , kolumdan tuttukları gibi nizamiyeye götürdüler.

Nizamiyeye girmenin sevinci vardı bende . Dışardan gören beni tezkere almış sanır .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar