KÜÇÜK KIYAMET


Dağ gibi gemi ... Dibinden bakan , geminin tepesini göremiyor . Teknolojinin en uç noktası kullanılarak tasarlamış mühendisler . Geminin okyonuslarda suyu yararak ilerlemesi adeta denize meydan okuyordu . Herkezin mavi tur için milyon dolarlar yatırdığı geminin batması akla gelecek cinsten değildi . Gemiyle o adadan o adaya , o ülkeden o ülkeye seyehat ediyorlardı . Gemide yok yoktu . İçkiler , mezeler , bitmek bilmeyen eğlence seansları . Hatırlanmayan tek şey ayaklarının altındaki nimeti yaratan yaratıcıydı .


Derken dalgalar dağ gibi yükseldi . Öyle yükseldiki devasa gemi elle yapılmış kağıttan gemiyi andırırdı tepeden bakana .


Koskoca okyonusta kimseler yoktu . Yalnızdılar . Gemi alabora olurken nihayetsiz çırpınışlar , Allahtan yardım isteyen çığlıklar ve korkunç manzara .Ailesiyle gelen yolcular bile birbirlerini unutmuş kendi canının derdine düşmüştü .


Sağlıkları yerindeyken Allah onlarla beraberdi . Alabora anında sanki Allah onlara , ben şimdiye kadar sizinleydim . Siz kiminleydiniz diye soruyordu .


Gemiden filikalarla kurtulabilenler en yakın karaya kürek çektiler .Binlerce kişiyle dolu olan gemiden parmakla sayılacak kişi kadar varlardı . Karaya vardıklarında sahile kendini atan bayılıyordu yorgunluktan . Bir süre sonra kendine geldiklerinde birbirini tanımayan insanların kimisi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ,kimisi sağa sola kaçışmaya başladı . Ama nereye kaçsalar karşılarına uçsuz bucaksız deniz çıkıyordu . Kimileri sakinleşip okyonusta bir adada olduğunun farkına vardılar .


Tekrar toplandılar bir araya . Birbirlerini tanımaya başlamışlardı . Artık ne yapacaklarını , nasıl karınlarını doyuracaklarını ,buradan nasıl kurtulacaklarının dertlenmeye başladılar . İlerleyen zamanda tek ortak dertleri karınlarını doyurmaktı . Dil ,din ,ırk ayrımı yapmak gibi bir dertleri akıllarından bile geçmiyordu .Her dilden her milletten her ırktan insan vardı . 


Aralarından birisi sinirinden mi açlıktan mı olsa gerek gülmeye başladı . Neden güldüğünü sorduklarında daha düne kadar masamda o kebap bu kebap senin türlü türlü lezzetli yemekler yiyordum , soframda bir kuş sütü eksik olurdu da o halime gülüyorum dedi .


Bir diğeri şimdi evde masajlı jakuzide suyun içinde elimde şarapla olmak vardı dedi . Diğeri bir elimde latte, Moka , Makiyato ya da kappuçino eşliğinde diğer elimde bir  kitap okumak vardı dedi . Diğeri lüks arabalarım , katlarım , yatlarım vardı şimdi hiç biri bir işe yaramıyor diye hayıflandı .


Aklı selim birisi çıktı O bizim oğuz boylarından türk oğlu yörüktü . Ve o tarihe geçen konuşmayı yaptı . " Arkadaşlar benim dilimden anlayıpta başka dil varsa diğerlerine anlatsın . Burada hayıflanmalarınızın , pişmanlıklarınızı konuşmanızın bir faydası yok . Şimdi birlik olup ne yapabiliriz onu düşünelim . Olanlar oldu . Ölenler öldü . Bunun çaresi yok . Şimdi nefes alıyorsak bu nefesi almaya devam edeceğiz . İş birliği yapmamız lazım . Herkezin mesleğini öğrenip ona göre iş bölümü yapmamız lazım . Allah bize akıl vermiş .Öncelikle yaralılarımız hastalarımıza bakacak aramızda doktor veya hemşire var mı ? Bitkiden anlayan var mı ? , mantarı zehirlisinden ayıran var mı? , avcılık yapan var mı ? Marangoz olan var mı ? "


Avcılık yapanlarlar , pompalı tüfeklerlerle yapıyordu , marangoz olanlar elektrikli testereyle , makinlarla yapıyorlardı . Böyle bir duruma düşecekleri akıllarından bile geçmedi . Ama şansları varmış ki aralarında kampçılıkla uğraşanlar vardı . Ateş nasıl yakılır , denizden balık nasıl avlanılır , doğada avcılık için tuzaklar nasıl kurulur anlayanlar çıktı . 


Bizim yörük diğer kampçıların yardımıyla denizden ağaç dallarından yaptığı sepetlerle balık tuttu , odunla odunu dakikalarca birbirine sürtüp dökülen külü kuş tüyüyle kıvılcım çıkarıp yaktı . Ateş sönmesin diye sürekli odunlarla beslediler . Deniz suyunu kaynatıp buharlaşan suyu damıtıp içtiler . Doğada buldukları çayı ateşte kaynatıp içtiler . Tuzakla yakaladıkları hayvanları kebap yapıp yediler .


Tanıştılar ,konuştular , kaynaştılar unutulmayacak dostluklar oluştu . Bizim lider yörüğü tanımaya çok merak salanlar oldu . Hayatını ona borçluydu çünkü bu insanlar . Ama o " Hayır , alınacak hala nefesiniz varsa onu Allah bilir . Ben sadece vesileyim dinimi size anlatmakla mükellefim " dedi .


Böyle akıllı bir insanın hangi dine hangi düşünceye sahip olduğunu merak edip öğrenenler onun dinini seçti . Yörüğün dinini seçenler hep bir ağızdan " Biz hayatta ne oldum diye yaşadık . Hiç ne olacağız diye yaşamadık . Şimdi yörüğün yaptığı ibadet şekliyle Allaha yalvarıp burdan kurtulursak o zaman yiyeceğimizi malımızı mülkümüzü paylaşacağız . Bize bu büyük bir ders oldu .Bu küçük kıyametin bize yarın büyük kıyametin habercisi olduğunu biz anladık " 


Ta ki gökte helikopter sesi duyuluncaya kadar . Geminin kayıp olduğu radar noktasından kilometrece yarı çapta dönen helikopter yaşam belirtisi aradı ve buldu .Bazen tavşan bacağını paylaşamadıkları zamanı hatırlayıp  bir tebessüm oluştu yüzlerinde .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar