İREZİL OLMADAN VEZİR OLABİLMEK


Zar zor park yeri bulunca arabayı parkedebildim . Büyükşehirin trafiğinde arabaların arasında yürürken egsoz kokusunu çekip burnumum direği sızladığı bir gündü yine .Trafikten sıyrılıp köy pazarına attım kendimi .Pazarda dolaşıp çökelek alırken eski anılarım canladı . Anam sütçüyü kaçırıp elinde kalan sütü hep çökelek yapardı . Ah köyüm ah .


Babamın işi çıkınca ahıra inip inek bakma işi bana kalıyordu . Daha o zamanlar burnumun üstünde sivilcelerin yeni çıktığı 14 15 yaşlardaydım .Sevmezdim ahıra inip inek bakmayı . 


Babam akşam eve gelmediği zamanlar annemin " Sütçü geliyoo ... çabuk babanın ahır kıyafetlerini giy aşağı in !" demesiyle başlardı homurdanmalarım . O zamanlar şimdiki gibi mahalle aralarında süt toplama merkezleri yoktu . Sütçü Bekir arabasıyla üç sokak öteden duyurduğu korna sesiyle belli ederdi geleceğini .


Annemin ineği sağmadan malların altlarını gelberiyle kürümem gerekiyordu . Bez tutamıyorsun ki mubarek ineklere . Sabah kürüsen akşama kadar lap lap konduruyorlardı yere . Tam kürürken . inekler küçük abdestini yapması beni sinirlendiriyor homurdanmalarım başlıyordu yine . Yere düşen şelale misali su yere çarpınca üzerime sıçrıyordu . Annem homurdanmalarımı duysa ağzından düşürmediği " irezil olunmadan vezir olunmaz bu hayatta " dediğide dilinden hiç düşmezdi. Çok irezil büyümüş anam .


Ahırda mantafon , hoştayn , garinek cinsinden ineklerimiz vardı .Mantofon inek diğerlerinden beş on kilo fazla süt verirdi .Garineğin verdiği süt azdı ama ondan yapılan yoğurt daha lezzetli oluyordu .


Annem mantıfona şu kadar süt yemi vereceksin dediğinde ben hep karıştırırdım süt yemiyle besi yemini . Üst üste üç dört gün ahıra insem annemin babama " mantıfonun sütü neden azaldı acaba hoca " diye serzenişinden belli oluyordu yemleri karıştırmam . 


Bizim alainek , hoştayndı cinsi galiba hamileydi . Annem ovaya dağa giderken sürekli kontrol etmemi söylerdi . Ben , annem böyle söyleyince düşünürdüm hep . Bir ineğin doğuracağını nasıl anlarız ? Hadi anladım diyelim doğurunca ne yapmam lazım diye aklımdaki sorular peşi sıra beynimi tırmalıyordu .


Babam bir gün namaza giderken yine ahıra inip ineği kontrol etmemi söyledi . 

" Baba ! kontrol edeyimde doğuracağını nasıl anlayacağım ? " dedim büyük bir merakla .


" Oğlum ineğin arkasından kocaman bir beyaz balon görürsen doğuruyordur " dedi .


Babamın böyle demesiyle bendeki merak tavan yaptı . Beş dakikada bir ineğe bakıyorum , şişmesi gereken beyaz balonu bekliyordum şaşkın bakışlarımla .Bir hafta takip ettim merakımdan .


Bir gün öğleden sonra yemeğimizi yedik , ovadan yorgun gelen annem ve babam uykuya dalmışlardı . Ben de sürekli ahıra inip şişmesi gereken balona bakıyordum . Bizim alainek bir tuhaftı o gün . Yattığı yerden hiç kalkmıyor nefesi daha hızlı alıp veriyordu . Geviş getiriyor ama ara ara duraklayıp göz bebekleri yerinden çıkarcasına ıkınmaya başladı . Bu inekte bir haller var deyip arkasına bir baktım ki merakla beklediğim o beyaz balon şişmeye başladı .


Bende bir heyecan başladı . Ama nasıl heyacan . Nasıl bir çırpınış.İlk defa görmenin verdiği heyecanla bir ileri gidiyorum anneme haber vermek için bir geri dönüyorum balona bakmak için . Bir ileri bir geri derken şişen balon patlayınca kendime geliyorum . Hemen koşarak uyumakta olan annemin yanında alıyorum soluğu " Anne kalk! inek doğuruyo "dememle annem koşarak aşağı indi . Benim çocuk halime güvenemedi herhalde ineğe o da baktı .Buzağının minicik bembeyaz ayak tırnakları gözüküyordu . Hemen yukarı koşarak " Hoca ! Hoca ! koş koş inek doğurubatı " dedi bağırarak .


Babam da öfün sofun aşağı indi ve annemle buzağının ayaklarını tutup çekmeye çalıştılar . Ama her seferinde buzağının bacağından tuttukları elleri kayıyor bir türlü buzağıyı dışarı çıkaramıyorlardı . İnekte doğum sancısıyla acı acı bağırıyor gözlerinden yaş geliyordu .


Babam bana dönerek " oğlum koş komşulara haber ver " dedi bu işi beceremeyeceğini anlayarak .


Bende komşumuz olan Ayşe yengem gile haber vermeye gittim . Kapı çalıyorum , bağırıyorum ama kimse çıkmıyordu . Bendeki telaş ve panik sokaktan geçen bir adamın dikkatini çekmiş olmalı ki bana

" Mehmet noldu ne bu telaşın ? " dedi .


Adamı ben tanıyamadım ama o beni tanıyordu .Hemen yardım istedim ondan " Bizim inek doğuruyor da yardım için birilerine bakıyordum " dememle adam, hızlı adımlarla bizim ahıra girdi .


Babamla adam selamlaştıktan sonra babam " Uzun zamandır buzağı içerde , çıkartamadık bir türlü , havasız kalıp içerde ölmesinden korkuyoruz . Veteriner de çağırdık " dedi .


Adam da bir kaç denedi o da çıkartamadı ve babama dönerek "veteriner gelinceye kadar bu buzağı içerde havasızlıktan ölür hocam " dedi .


İneğin inlemeleri devam ediyor , babam sürekli telefonla birilerine haber veriyor ,annem de " buzağı ölcek ellelem nere gidem gariii" diye ağıt yakmaya başlamıştı .


Adam biraz düşündükten sonra babama dönerek " hocam bana çabuk urgan bul getir " dedi .


Çaresiz duran babam hiç düşünmeden , sormadan hemen urgan buldu geldi . Adam urganı aldı eline .Buzağının ayaklarını sıkıca bağladı . Babama dönerek "Hepiniz gelin , ipten tutun asılalım. Eğer daha fazla beklersek bu buzağı havasızlıktan yaşamaz " dedi .


Hep beraber ipten tutup buzağının ayaklarından asıldılar . Babamın alnında dökülen terler ,anamın yorgunluktan cansız kalıp titreyen ellerinden ne kadar zor asıldıkları belliydi . İlk denemeleri malesef olmadı .Babamın telefonla çağırdığı babaannem de gelmişti . İkinci defa denemelerinde buzağıyı tereyağdan kıl çeker gibi çektiler . 


Ben sevincimden haykırıyordum doğdu diye .İnek Allahın verdiği annelik güdüsüyle buzağıyı temizlemeye başladı kocaman diliyle . 


Buzağı yere serilmiş cansız duruyordu yerde . Ölü doğmuş olabilir düşüncesi ortamı hüzne boğdu birden .Biz böyle drama seyreder gibi bakarken buzağının annesi , ağzındaki ve burnundaki salyaları temizledi .Etrafındaki meraklı bakışlarla bekleşen insanlara bizim tosuncuk, kafasını zorlukla kaldırdı bir kaç defa öksürdü , cılız sesiyle merhaba diyordu .


Annem derin bir ohh çekerek"Çok şükür Rabbim " dedi . 


Adam da " belli bir süre ayağa kalkamayabilir hocam " dedi .


" Allah razı olsun . Seni Allah gönderdi . Yaşasın da geç kalksın varsın " dedi babam . Adamla babam bir süre konuştuktan sonra adam gitti .


Babam adamı uğurladıktan sonra bizim yanımıza gelerek " Adam hızır gibi yetişti valla " dedi .


Babannem de " Oğlum her geceni kadir her gördüğünü hızır bil " dedi ders verir gibi .

Biz minik tosuncukla ilgilenirken assolist girdi kapıdan . Kim diye soracak olursanız ? Veteriner Selahattin tabi ki . Genel muayeneyi yaptı . Kaymağını aldı da gitti .


Bizim minik tosuncuk ancak bir hafta sonra ayağa kalkabildi . Hopladı , zıpladı , büyüdü ya kurban ya da sucuk oldu .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar