BORCUNU ALLAH ÖDEDİ

Başımdan geçen esrarengiz bir olayı hiç unutamıyorum.
Gölhisar imam hatip lisesin de okuyordum. O sene sınıf başkanı bendim. Bir kış günüydü. Sınıf hocamız dersimize girince " Çocuklar! İdareden bildirdiler. Kömürümüz bitmiş. On beşer lira kömür parası toplanması gerekiyor " dedi. Masasına geçti, sınıf defterini açtı, bana bakarak " Başkan gelmeyen var mı bugün derse ? " dedi.
"Yok hocam.Sınıf tam." dedim.
"Bir hafta içinde kömür paralarını topla bana getir " dedi tüm ciddiyetiyle.
Bende otuz kişilik bir liste hazırladım. Verene artı işareti koyuyordum. Sınıfın yarısı verdi, yarısı da henüz vermemişti. Bir hafta oldu. Hoca "Paraları topladın mı başkan " dedi.
"Hocam yarısı vermedi henüz. Sınıfımızın çoğunun babası memur ya da işçi belki maaş günü tamamlayabilirim " dedim.
"Tamam, vermesseniz bu soba yanmaz. Soğukta titreyerek ders işleriz " dedi sınıfa bakarak.
O zamanlar okulumuz sobalıydı. Ders ortasında hademe sınıfa girer, sobaya kömür takviye ederdi. O da tutuşmazsa soba tüter, sınıf duman olurdu. Sınıfta yanık pantolon kokusu duyarsak belli ki soba haddinden fazla yanıyor, sobaya yakın olan öğrenci kaçacak yer bulamazdı. Sınırlı sayıda olan sıralarda zaten üç kişi oturuyorduk.
O gün derste hoca, sınıfı tehdit edince sınıfın kalan yarısı da vermeye başladı. Tenefüs aralarında, kantin sırasında, WC ye giderken verenler oluyordu. Veren arkadaşlar da listeyi çıkattırıp işaretlettirdiktenten sonra parayı veriyorlardı.Fazla veren de paranın üstünü kuruşu kuruşuna alıyordu. Ne olacak, ya babası tembihledi ya da üstüne kantine inip tost yiyip çay içecekti. Elimden geldiğince verenlere pürdikkat işaret koyuyordum. Sınıfın çoğunluğu vermişti.
Listeye şöyle bir baktım. Vermeyen iki kişi kalmıştı. Biri bendim diğeri de Yusufçalı Yasin diye bir çocuktu. Tam hatırlayamıyorum ama çok fakirdi. Belki de babası da yoktu. Yetimdi galiba. Sadece bir defteri olur, o defteri de ders sayısına bölerdi. Kitapları da bir üst sınıflardan temin ederdi.
O gün derste zekat ve sadaka konusunu işlemiştik. "Sadaka ömrü uzatır" diye bi hadisi şerifi ben o gün öğrenmiştim. Bunu öğrendikten sonra şu yetimin kömür parasını da ben ödeyeyim dedim kendi kendime. Can tatlı tabi. Ömrümüz uzasın. Ama birilerinin benden önce davranacağını nerden bilebilirdim ki.
Listeyi açtım bir baktım şöyle, sınıf otuz kişi olunca 450 lira toplamam gerekiyordu. Listede iki kişi vermemişti. Saydığımda 420 lira çıkması gerekiyordu. Hem kendimin hemde Yasin'in yerine 30 lira koymam gerekiyordu. Parayı bir saydım. Gözlerime inanamadım. 435 lira çıkıyordu. Tekrar tekrar saydım yine aynı. Yasin'in yerinde işaret yoktu. Bende vermediğimden kesinlikle emindim. Yasin'in yanına vardım " Sen bana kömür parası verdin mi?" dedim.
"Hayır başkanım nasıl vereyim. Elde yok avuçta yok" dedi boynu bükük.
Kara tahtanın oraya gidip sınıfa dönerek. "Parasının üstünü alamayan var mı? diye bağırdım ama hiç oralı olan olmadı.
Aman Yarabbi. Yasin'nin borcunu Allah ödemişti. Ya birilerinin dalgınlığına geldi parasının üstünü alamadı. Ya da birileri benden habersiz torbaya para koydu. Bende neyi araştırıyorsam dedim kendi kendime. Tamamlayana mı yoksa tamamlattırana mı?
Kafamda bütün soru işaretleriyle kendi paramı da torbaya koyup hocama vermiştim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar