BOŞ TÜP Hafızamdan silinmeyecek oldukça düşündürücü, kim haklı kim haksız diye beynimi kemiren bir anımı anlatmak istiyorum size.

 BOŞ TÜP


Hafızamdan silinmeyecek oldukça düşündürücü, kim haklı kim haksız diye beynimi kemiren bir anımı anlatmak istiyorum size.


Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesine bağlı 1500 nüfuslu Haydarlı kasabasına 2006 lı yıllarda tayinim çıkmıştı. Türkiye’de eşsiz özelliklerinden biridir Haydarlı  kasabası. Çünkü 50 yataklı Devlet hastanesi var. Hastanede memurluğumun ilk yılları olduğu için daha evim ve arabam yoktu. Babama ne zaman bana bir araba alalım desem önce iki ayaklısını al dediği yıllar.


Kasabaya yerleştim. Artık on yıl yaşayacağım bu kasabada hayat serüvenim başlamıştı. Arabam olmadığı için hastaneye yakın bir ev buldum. Kasabada hastaneye en uzak ev zaten ya bir ya da iki kilometredir. Kasabada ihtiyaçlarımı karşılayabileceğim iki ya da üç tane market vardı. Marketlerde de hep son kullanma tarihi geçmiş ya da yakın ürünler satılıyordu. Elimden  geldiğince  belediyenin iki sefer düzenlediği Dinar ilçesine gidiyordum.


Hastanede evli barklı çalışanlar Dinar’dan gidip geliyordu. Dinar’ da  o zaman evler doğalgazlıydı. Evlerin de birçoğu kaloriferli olduğu için evliler için bulunmaz nimetti. Haydarlı’ da çalışıpta Dinar’dan gelenlerin hepsi arabalıydı. Demek istediğim o ki Dinar’da yaşamam için ve araba almaya zemin oluşturmak için evlenmem gerekiyordu.


Nihayet evlendik. Araba almaya sıra gelmişken evlenelim diye etmediğim masraf kalmadı. Elimde avucumda ne varsa bitti. Araba hayalleri başka yıllara kaldı.


Ben bekarken hep evde piknik tüpü kullanıyordum. Bittiğinde elime alıp, gidip marketten değiştiriyordum. Evliliğin birinci ayında hanım işteyken beni evden aradı. ‘’Evde tüp bitti haberin olsun’’ dedi.


Şimdiki tüp ise çeyizde fırınlı ocakla  gelen büyük boy tüplerden. Her zamanki gibi piknik tüpüde değil. Piknik tüpünü kullan desem o da boş. 


İşten çıkınca markete gittim. ‘’ Eve gidin de tüpü değiştiriverin ‘’ dedim. Şu anda aracımız yok dediler. Diğer marketlerde de aracın varsa gidip değiştiriyordun. Akşam yemeğine yetiştirmem lazım. Yeni evliyiz ya evdekine de mahcup olmayalım.


Köy kahvehanesine gittim. Tanıdık köyün su tamircisi arkadaşımı görünce rica ettim eve tüp götürebilir misin diye? Sağolsun yardımcı oldu. Götürdü eve tüpü. Tüpün parasını da nakit ödedim. Çarşı da birkaç işimi de hallettikten sonra eve gittim. Bizim  arkadaş tüpü kapının ağzına koymuş gitmiş. Dolu tüpü içeri alıp taktım. Boş tüpü de bıraktım bir kenara. Fırsat bulursam ya bir araç bulup götürecektim ya da markete telefon açıp gelin tüpünüzü götürün diyecektim. Akşam geç oldu. Market kapanmıştır diye düşünüp ertesi gün ararım diye düşündüm. Yoruldum acıkınca yarım kalan yemeği hanım pişirince yedik. Çayımı da içtikten sonra yatsı ezanı okundu. Eve yakın yürüyerek  beş dakika uzaklıkta ki camiye başıma geleceklerden habersiz  gittim.


Camiye yetişip cemate katıldım. İmam el Fatiha deyince dağılmaya başladık. Yanımda da köyün yerlisi hastaneden arkadaşlar ve imam vardı. 


Caminin bahçesinde yürürken arkamdan karanlıkta yüzünü tam tanıyamadığım adam bana bağırdı.

‘’ Senin yaptığın ayıp be. Bir de utanmadan camiye geliyorsun. Allahın huzurunda duruyorsun sahtekar herif.’’


Arkamı dönüp baktığımda  iki elinde bastonuyla zorlukla bana doğru yürüyerek biraz daha yaklaştı. Ben arkadaki birine bağırıyor zannettim. Bana yaklaşınca göz göze geldik. Meğer muhatabı benmişim. Bu adam sabah parasını peşin verdiğim tüpçü amcaydı. Başımdan kaynar sular döküldü. Beni arkadaşlarıma rezil etti.


Bende tevazuyu elimden geldiğince bırakmayıp sinirlenmeden ‘’ Amca sakin ol. Bir yanlışlık olmalı. Sizin derdiniz nedir benimle’’


‘’Ulan birde utanmadan suçun yokmuş gibi konuşuyorsun ‘’ dedi naralar atarak. Elindeki bastonun birini de havaya kaldırıyor beni dövecekmiş gibi.


Böyle söyleyince elimle itsem düşecek amcaya iyice sinirlendim. Biraz üzerine yürüyünce arkadaşlar beni tuttu kolumdan. 


Ama açtım ağzımı yumdum gözümü. 

‘’Amca şurada kıldığım namazı lekeletme. Benim ağzımı kirletme ya derdini söyle. Ya git başımdan elimden bir kaza çıkacak’’


‘’Ulan senin o haylaz arkadaşın boş tüpü getirmedi’’


Şimdi mevzuyu anladım. Haylaz arkadaşım dediği kişi benim gündüz eve tüp götürüvermesini rica ettiğim arkadaştı. İstese eve girip dolu tüpü bağlayıp boş tüpü geri getirebilirdi. Ama o evde yalnız olan hanımımdan utanıp içeri girmeden kapının ağzına koydu sağolsun. Namusu ve  Allahtan korkmak gibi ince mevzular benden daha iyi düşünen bir arkadaşımdı.


Biraz düşününce sinirli bakışlarımla amcaya ‘’ Amca senin boş tüpün ayaklanıp bir yere kaçmıyor ya. Er ya da geç getirirdik.’’  dedim gür bir ses tonuyla.


Yanımdaki arkadaşlardan biri caminin imamıydı. O da bana destek veren sözleriyle ‘’ Amca benim evde günlerce bekleyen birkaç tane sana ait boş tüpün var. Bunda sinirlenecek ne var.’’


‘’İmam efendi muhatabım sen değilsin. Sen karışma. Bizim işimiz arkadaşla’’


Böyle söyleyince imam belli etmeden sinirlendi. ‘’ Burası dünyevi olayların tartışılacağı ne yeri ne zamanı. Şimdi herkes usulca evlerine dağılsın. Yarın ola hayrola’’


Biz dağıldık tabi. Ama  tüpçünün dediklerini hazmedemiyordum. Eve gidip yarın olmadan boş tüpü sırtlayıp tüpçünün dükkanına cam çerçeve demeden atasım geldi. Yapamazdım tabi fıtratım buna izin vermezdi. Bir de yayan gecenin ortasında  köyün boş sokaklarında havlayan kudurmuş köpeklerle münasebet kurmak istemezdim. Korktum yani. Hemen tüpü eve getiren arkadaşımı aradım. 

Telefona bakan arkadaşım hemen arabasıyla geldi gecenin geç saatlerini dinlemeden. Boş tüpü hemen evden aldık vardık dükkana. 


Dükkan kapalıydı. Dükkan kapısında  ihtiyaç için zile basın yazıyordu. Zile bastık. Yaşlı bir teyze inip geldi dükkanın üst katındaki evden. Amcanın hanımıydı gelen.

‘’Yavrum ne gerek vardı. Gecenin bu saatinde boş tüpe. Bir yeremi kaçacak bu ’’ dedi yumuşak bir ses tonuyla.


‘’Teyze başıma gelenlerden haberin yok tabi böyle konuşuyorsun. Amca bana yapmadığını bırakmadı’’


Teyzenin dedikleri tüylerimi diken diken edecek cinstendi. ‘’Evladım bu amcan yüzünden başımıza gelmedik bela kalmadı. Oğlum içeri girdi çıktı bunun yüzünden. Mahpus damlarında gençliğini yaşayamadı. Babası üzüntüsünden kalbine yenik düştü. Üzerinden düştüğü traktör daire çizerek defalarca bacaklarının üstünden geçti. Hatta traktöre yalvarmış üstüme gelme diye. Hala yaşıyor dua etsin. Bakmayın siz bizim kusurumuza. ’ 


‘’ Teyze anlıyorum ki büyük bir imtihan geçiriyorsunuz. Ama ben buradan bundan sonra alış veriş etmekten çekinirim bunu bilesiniz’’ dedim.


Bu olaydan sonra hemen derme çatma bir araba aldım. Dinar’a yerleştim. Doğal gazlı kaloriferli bir ev tutmama vesile oldu bu olay. Her şerde bir hayır varmış.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar