KARIN FİLMİ

 


KARIN FİLMİ

Ya hu yeter artık bıktım. Bazen röntgene bayan hastalar geliyor. Bayan röntgen teknisyeni yok muydu diye soruyorlar. Bu gidişle Bayan hastanesi, bay hastanesi yapın diye dilekçe yazacağım devlet büyüklerimize.


Ankara'da staj yaptığım yıllarda benden bir üst dönem mezun röntgen teknisyeni bir arkadaşım vardı.

Alnı beş vakit secdeli, imanlı, eline kız eli bile değmemiş mütedeyyin bir arkadaştı. Ne zaman bir kız merhaba diye elini uzatsa tokalaştığını dahi görmedim. Elini kalbine götürüp başı yerde içten sâlavat getirerek selam veriyordu. Şu kovid zamanında en çok bu tokalaşma işinin kalktığına sevinenlerden biridir kesin.

Arkadaş mezun olunca özel hastanelere röntgen teknisyeni olarak başvuru yapmaya başladı.

O zamanlar Ankara'da Fatih hastanesi vardı. Muhafazakar bir hastaneydi. Muhafazakar hastane mi olurmuş diye sorarsanız? Bazı camaat grubunun kendi kurduğu hastanelerinden.

Bizim arkadaş Fatih hastanesinden aranınca gidip sevine sevine işe başladı. Mesleğinde ilk yılları. Heyecanlı mı heyecanlı.

Bir kaç ay çalışınca başına talihsiz bir olay geliyor. Bütün heyecanı bitiyor hatta mahkemeyi kazanmasa meslek hayatı bile bitecekti neredeyse.

Bir gün mesaideymiş. Gelen hastaları sırasıyla içeri alıyor, hazırlandırıp röntgenini çekiyormuş.

Sıradaki hasta  simsiyah feraceli, eli yüzü bile gözükmeyen daha onsekizinde bir körpecik bir kız hasta.

Arkadaşım senin yakının yok mu diye sorunca olmadığı ve yalnız geldiği yönünde cevap almış.

Normalde gelen hastaların üzerinde röntgen filminin net gözükmesi için çekilecek bölgede metal eşya, fermuarlı elbise, pullu kazak, kopcalı iç çamaşırı ,kolye, takı vb. olmaması gerekiyor.

Gelde anlat şimdi bu kıza. Nasıl anlatılacak, nasıl hazırlandırılacak.

Arkadaş elinden geldiğince utana sıkıla hazırlandırıp filmini çekmiş.

Ertesi gün mesaide bizim arladaşı hastane idaresinden çağırmışlar. Eline sarı bir zarf tutuşturarak açığa alındığını bildirmişler. Neler olduğunu sorunca başına kaynar kazan devrilmiş. Afallayıp kalmış oracıkta.

Elinde sarı zarfla evinde almış soluğu. Açmış zarfı, okumaya başlamış. Okudukça şok geçiriyormuş bunları ben mi yapmışım diye.

O gün siyah feraceli kız röntgen filmini çektirdikten sonra ağlaya ağlaya eve gitmiş. Annesi ve babası merak içinde sormuşlar. Kızın verdiği cevap karşısında şok geçirmiş annesi ve babası.

Anne, baba, bugün ben okulda karın ağrısında duramadım demiş ağlayarak. Ve devam etmiş. Okul beni hastaneye sevketti. Bende okula yakın hastaneye gittim. Doktor karın filmi ve tahlil istedi. Röntgene vardım. Orada genç bir delikanlı vardı. Benden sütyenimi, fermuarlı elbiselerimi çıkarmamı istedi. Masaya yattım üzerime beyaz bir çarşaf koydu. Karnımı kalçalarımı elleyerek masanın altına film koydu. Sonra arka tarafa geçti ve üstümdeki kamerayla içimi inceledi. Kameranın ışığıyla örtünün altında uygun olmayan yerlerime ekrandan baktı diye anlatmış.

Kızının anlattıklarına sinirlenen baba hemen hastaneye gitmiş. Hastane idaresinden bizim arkadaş hakkında şikayette bulunmuş. İdareciler röntgenin nasıl çekildiğini anlatsalarda adam ikna olmamış hem hastaneyi hem arkadaşı mahkemeye vermiş.

O zamanlar röntgen makineleri manueldi. Şimdiki gibi dijital ya da otomatik değil. O zaman el yordamıyla ayarlıyordun çekilecek bölgeyi. Şimdi çekiyorsun istenen bölgeyi ekranda anlık görüyorsun. Yanlış çektiysen uzaktan kumandalı cihazın yerini oynatabiliyorsun. Hastaya dokunmana ya da yanına gitmene gerek yok. Ama elle çalışan cihazlar hâla var. Gölhisar Devlet hastanesindeki cihazda tam otomatik değil zannımca.

Mahkeme prosedür gereği aylarca ya da yıllarca sürmesine rağmen bizim arkadaşı haklı görerek mahkemeyi kazanmış. Fakat bizim arkadaşa bu süre zarfında hiç bir yerde iş vermemişler. Mahkemeden herhangi bir tazminat talebinde de bulunmamış.

Bundan sonra Allahım bana sabır ver diye evliya duaları yapmıyormuş. Allahım bana mutluluk ver, hayırlı zenginlik ver diye dua ediyormuş.









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar