MERHAMET

Cenabi Hakkın Er Rahim isminin en basit örneklerinden biri, bir annenin evladına verdiği iç güdü olan merhamet tecellisidir.
Doğada merhameti hayvanlarda zaten çok sık rastlıyoruz. Ama size akıl almaz bir merhamet örneği vereceğim. İsterse ciltlerce kitap okuyayım, isterse yıllarca merhamet eğitimi göreyim ben bu merhamet dersini kesinlikle hiç bir yerde alamazdım.
Bir arkadaşım anlatmıştı;
Eskiden teneke odun sobaları olurdu. Ya dik konumda olan odunları üst kapağından atılan sobalardan ya da yatay şeklinde odunları yandan verilen odun sobaları vardı.
Gel beri gibi maşalarıyla yanan odun küllerini çeker, sobayı küllerden arındıktan sonra yeni odunları atıp çırayla tutuştururdun.
Yandıkça yanan soba karanlıkta kızıllığa bürünüp korlaşmış ateş topuna benzerdi. Yanına yaklaşmak zaten mümkün değil. Cehennem ateşini artık siz düşünün.
Çocukken biz çok meraklıydık ateşle oynamaya. Ninem bir gün odun sobasının başına geçmiş sobayı temizlerdi. Nineme merakla sordum "sobayı ben yakabilirmiyim" diye.
Ninemde başını düşünceli bir şekilde bana çevirdi. Merhametin en yumuşak ses tonuyla " Torunun ateşin işi şakaya gelmez. Nice ateşler söndürür, nice canlar yakar. Bugün sobayı nasıl yaktığımı bir bir sana anlatayım. Yarın da sen yakarsın" demişti.
Ninem cahildir benim. Eğitim almamış ki hayatında bana eğitimi nasıl versin. Hem odun sobasını yakmanın eğitimi mi olurmuş. Atarsın odunları içine, çırayla tutuşturup yakarsın
Meğer öyle değilmiş.
Ninem geçti odun sobasının başına. İtinayla eski yanan odunların küllerini temizledi. Bu külleri temizlemezsen, yeni attığımız odunlar hava alamaz güzel yanmaz dedi. Sonra sobanın yanında sıralanmış odunlardan bir tane alıp yere bir kaç defa vurup öyle sobaya koydu.
Ben nineme sordum meraklı bakışlarımla "Nine, neden odunları yere vuruyorsun?"
Ninem bana döndü. " Bu soruyu sormanı bekliyordum. Sormasanda ben sana açıklayacaktım meraklı torunum benim. Şimdi odunların üzerinde görüp göremediğimiz bir sürü hayvan haşerat vardır. Bunları eğer odunun üzerinden silkmez isem börtü böcek canlı canlı ateşte yanar kuzum. Onun için silktim" dedi, bana hayatımın dersini vererek.
Sonra odunları yere tek tek vurarak sobaya öyle yerleştirdik. Çırayla tutuşturdukdan sonra çayımızı da sobaya koyduk. Sobanın üstündeki ibrikten maşrapaya abdest suyunu koydu namaz kılmak için.
Ninemin o sıcacık hikayelerini dinlemeye devam ettim sobada kaynayan çayın eşsiz musikisiyle. Odanın köşesinde odunla yığılı sandıktan gelen karıncalarda sohbetimize eşlik ediyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABALAR AĞLAMASIN Ben babamın ağladığını hiç görmedim, tâ ki o kor gibi düşen hadiseye kadar